Video
Transkript
- Dünyanın ilk ücretsiz restoranını açtım.
Bu yetmezmiş gibi
bir de yemek yiyenlere para ödedim.
Daha kapıları bile açmadık
ve polis 1.5 kilometrelik trafiği
kapatmaları gerektiğini söyledi
ve sırada binlerce araba var.
Yukarı koy.
- Evet!
Daha önce hiç restoran işletmemiştim.
Sana para, sana da para.
Sana para, sana da para.
Et burger almanı öneririm.
Nasılsınız çocuklar?
Hoş geldiniz, ne isterdiniz?
Sadece hamburgerimiz var.
Birazdan döneceğim, bir saniye.
Dört hamburger lazım!
-
Dört hamburger.
-
Hayatımda hiç böyle bir şey yapmamıştım.
-
Çocuklar, ilk müşterilerimiz bekliyor.
Beklettiğim için özür dilerim, 100 dolarınız.
-
Teşekkürler.
-
Bir 100 daha versen iyi olabilir,
biraz gecikecek.
- Chris biraz gecikeceğini söyledi.
100 daha alın.
-
Hamburgerler çıktı.
-
Bir hamburger.
-
Yemek yapmak beklediğimden çok daha zormuş,
o yüzden insanları biraz bekleteceksin.
- Sıranın görüntüsünü alalım.
Bekletme falan yok.
Trafiği kapatıyoruz.
- Bir yolunu bul.
- Tanrım.
Karl, sıra çok uzun.
Hamburgerleri alıp
dağıtmaya başlaman lazım.
Siz ikiniz, hadi!
- Merhaba, buyurun.
Elimde hiç kalmadı.
Tanrım, peki.
- Hamburger isteyen var mı?
Teşekkürler, hamburgerler!
- Yalan söyleyemeyeceğim,
restoran sahibi olmayı daha kolay hayal etmiştim.
Biraz zormuş.
- Arka tarafa bak!
Arka tarafa bak!
- Hey!
Arkaya bakın!
- Reklamımıza bakın!
Bolca para verelim.
-
Vay, Jimmy, Jimmy!
-
Tanrım, harika.
Bir deste para var.
Paralar.
- Çok yavaş hareket ediyoruz,
arabalara gitmeye başlayacağız.
-
Para bende.
-
Hamburgerler bende.
-
Biraz hamburger ve para.
Memnun oldum!
-
Buyurun.
-
Teşekkürler.
-
Afiyet olsun.
-
Dostum, elimde hiç hamburger yok
ama 100 dolar vereyim.
-
Teşekkürler kanka!
-
Tişörtüne bayıldım.
Al bakalım.
-
Teşekkürler.
-
Rica ederim.
Çok insan var.
Daha fazla hamburger yapmamız lazım.
3, 2, 1.
Buyurun.
Tamam, kapat artık!
Talebe yetişmemiz lazım.
Daha önce fast-food restoranında çalıştıysanız yorum atın.
Çok stresli.
- Bu sonuncuydu.
Bu kadar,
başka yok.
-
Chandler, paran kalmamış galiba.
-
Evet.
-
Şu 200 bin doları al.
-
Ne?
-
Al.
Ona yeter.
Hamburgerler çıkana kadar
para dağıtmaya devam edin, tamam mı?
- Tamam, uygun gibi.
Para dağıtmamız lazım
çünkü şu an hiç hazır yemeğimiz yok.
1, 2, 3, 4.
Bum, bum.
Yemeğimiz yok kanka, özür dilerim.
- Bu poşete
hamburger koyuyorum.
Bu poşete de
bolca AirPods ve tonla para.
Bakalım hangisini seçecekler.
Soldaki poşeti mi tercih edersin
yoksa sağdakini mi?
-
Soldaki.
-
Bu mu?
Tamam, tebrikler.
Bu poşette hamburger ve patates kızartması var,
bu poşetteyse tonla para ve AirPods, al bakalım.
- Yo!
Ne?
Ne?
Yemeği de alabiliyor muyum?
Sorun olur mu?
- Peki, tamam.
Yemeği de alabilirsin.
Buyur.
-
Sağ ol, yok artık.
-
Kuyruğa bir bakmak istedim
ama hiçbir şey değişmemiş.
Hâlâ tonla araba var.
Buranın adresini açıkça paylaşmamıştım.
Sadece ön taraftaki reklam panosunu gören
insanlar geliyor.
- Üç tane geldi.
Biliyorum.
-
Hamburger ister misiniz?
-
Bu kadar fazla insanın ücretsiz yemek yemeye
geleceğini düşünmemiştim.
Bütün arkadaşlarımı çağırıyorum.
Desteğe ihtiyacımız var.
Arkadaşlar, iyi bir haberim var.
Bailey yardıma geldi.
Daha önce yemek hazırlamadığını biliyorum
ama hamburgerleri öyle ortaya at gitsin.
Hadi bakalım.
Hadi, bir şeyler yapmaya başla.
Ver şu kamerayı.
Git biraz hamburger yok.
Git, yardım lazım.
Pencereden kaç para dağıttın?
-
Çok.
-
Ne kadar yemek verdik?
-
Çok.
-
Beş parasız kalacağım.
-
İnsanlardan ücret alabilirdin.
-
Git buradan!
Ücret almamızı önerdi.
-
Ne?
-
Git buradan! Git!
Bir daha ücret konusunu açmayın.
Bir dakika, Tareq, kamera mı tutuyorsun?
Bırak şu kamerayı.
- Tamam.
- Senin kameramanın var.
Taylor, kamerayı sen tut.
Git bir şeyler çek.
- Kamerayı tutmayı seviyorum.
Çok kolay bir iş.
Herkes bunu yapabilir.
- Ne yaptığından zerre anlamayan insanlarla dolu
hiç organize olmayan bir restorana göre
bence gayet iyi gidiyoruz.
- Kaç kişi var?
Tanrım.
-
Çok insan var.
-
Çok insan var.
-
Kuyruktaki son kişiler gibi duruyorsunuz
biraz oyalanmanız için
size atıştırmalık vermeye karar verdim.
İki hamburgerimiz kaldı arkadaşlar.
Biraz tutsun diye, tamam mı?
Dönmemiz lazım.
Jimmy’nin bize ihtiyacı var.
-
Tamam.
-
Daha fazla hamburger lazım.
-
Daha fazla hamburger almalıyız.
-
Hamburgeri poşete koy.
Peçete de koyalım.
-
Peçetemiz bitti.
-
Oh!
-
Biz de para koyduk.
-
Peki, teşekkürler, güle güle.
-
Kaç para dağıttık?
Eric tanıdığı her şefi çağırdı
ve şu an dışarıda bekliyorlar.
Onları almaya hazır mısın?
-
Gidip getirelim.
-
Evet, bir orduyu içeri almak üzereyiz.
Tamamdır, herkes içeri girsin.
Sürekli birisi geliyor.
-
Sen mayonezdesin.
-
Sürekli geliyorlar.
-
Sen hardaldasın.
Sen ızgaradasın.
-
Kaç kişi geldi?
-
Sen paketleyeceksin.
-
Tanrım.
-
Sen peynirdesin.
Sen köftedesin.
- Artık zorlanmayız bence.
Bolca destek aldığımıza göre
talebe ayak uydurabiliriz.
O yüzden ikinci bir pencere açacağız.
Restoranın iki tarafında da
arabaları kabul etmeye başlayacağız.
Chris, bu tarafa bakmak ister misin?
- Hallederim.
- Tamam, başlayalım.
Karl, artık bir rakibin var.
Chris diğer tarafta.
-
O Chris değil ki.
-
Buraya para dolu büyük bir torba lazım.
-
Sen ve Chris’in penceresi için nakit paralar.
Sonraki müşterimize
iki iPad verelim
çünkü foyamızı ortaya çıkarmalarına izin vermeyeceğiz.
-
Başlarım onlara şimdi!
-
Evet.
-
İki iPad.
Buyurun.
İyi günler.
-
Teşekkür ederim!
-
Onun penceresi gayet iyi gidiyor.
Evet, sanki biraz…
-
Penceresinden iki iPad verdi.
-
Bana da iPad ver o zaman.
-
İyi fikir.
İşte dağıtabileceğin bazı Apple ürünleri.
- Tamam, sadece bir et hamburgerim var
ama burada bolca para var
ve bir de yepyeni iPad.
- Buna benzer bir restoran gördüyseniz söyleyin.
Bugün yemek sipariş eden herkes şanslıydı.
-
Selam.
-
Selam.
-
Kasayı uzatayım.
-
Ne?
-
Hayır.
-
İyi misiniz?
Kasayı uzattı resmen.
-
Para, para.
-
Ne kadar kaldı?
Dört saat falan kaldı
ve daha üçte birindeyiz.
Bütün bu ekmeklerden kurtulmamız lazım.
Kafiyeli oldu galiba.
Oldu mu?
-
Evet.
-
Tamam.
-
Nasıl gidiyor?
Kaç kişisiniz? Beş mi?
-
Beş.
-
Beklerken arabalarına çarpmışlar.
-
Evet, yandan çizdi.
-
Yandan mı?
-
Evet.
-
Olamaz.
Beklerken arabaları yandan çizilmiş.
- Gerçekten mi?
Bir dakika, burası mı?
-
Vay be!
-
Yandan çizdiler demek.
Durdular mı?
-
Hayır, sürmeye devam etti.
-
Kahretsin, iyi bir haberimiz var.
Bir saniye.
Hediye olarak vereceğim bir araba almış olabilirim.
Bu sabah arkadaşıma gittim
ve şöyle dedim: “Bir araba
“hediye etmek istiyorum.”
“Bir tane alır mısın?”
Bize bir araba aldı.
Çığlıkları duyuyorsanız eğer
satın aldığım araba bu.
Bu arabayı bu sabah içimden bir ses söylediği için aldım.
Arabanız yandan çizildiğine göre
size de verebiliriz.
Evet.
- Yok, burada oturmuş
arabamı nasıl tamir ettireceğimden yakınıyordum.
Teşekkürler.
- Rica ederim.
Ağlıyor musun?
Beni de ağlatacak.
- Cidden, her şey için çok çalışırım.
Hiçbir şey elime öylece geçmez.
- Tanrım, dayanamayacağım.
Gelip yeni arabana bakmak ister misin?
Harika, değil mi?
- Çok teşekkürler.
Sen bir meleksin.
Hepiniz bir meleksiniz.
Gerçekten.
Gerçek bir meleksiniz.
Mr. Beast’e abone olun.
Ben az önce oldum.
- Bir araba kuyrukta beklerken deposu boşalmış,
şimdi gidip dolduracağız.
Benzininiz bitmiş diye duydum.
-
Uzun zaman oldu.
-
Gerçekten mi?
Tamam, Chris deponuzu dolduracak.
Sağ ol dostum.
Chris, artık restoranda çalışmıyorsun.
Benzinci oldun.
Sizi Chris’in ellerine emanet ediyorum.
Gidip yemek dağıtacağım ben.
- Çok da yetenekli eller değiller.
Yalan söyleyemeyeceğim.
- Arabanız bozulmuş diye duydum.
Açılıyor ama sonra kapanıyor mu?
- Evet.
- Tamamdır.
Bizi izleyen çok insan var.
Ona para vermeye korkuyorum.
Tamam, al.
Transfer.
-
Transfer.
-
Buyur.
-
İzleyen çok insan var.
Arabanı tamir ettirmen için 10 bin dolar.
- Çevremizde yüzlerce insan va.r
Az önce ona 10 bin dolar verdik.
Bence güvenliğimiz adına
içeri girmemiz lazım.
-
Kesinlikle içeri girmeliyiz.
-
İnsanları doyurmak için
olabildiğince acele etsek de
resmen 35 kilometrelik bir kuyruk var.
Kısacası,
biraz trafiği tıkamış olabiliriz.
Yerel polisle konuştuktan sonra
ki çok yardımcı ve anlayışlı davrandılar,
restoranı erken kapatmamız gerektiğine karar verdik.
Bunlar da son 30 müşterimiz.
Sıradaki kişi son müşterimiz.
Nasıl gidiyor?
-
İyi!
-
Siz son müşterilerimizsiniz.
Herkese üç hamburger.
Sonuncu olduğunuz için de
şöyle bolca para verelim.
Ne yaparsınız bilemiyorum ama…
-
Kardeşim sen ciddi misin?
-
Evet, hadi bakalım.
Güle güle, son müşterilerimiz de gitti.