Lazer Labirentinden Kaçın, 250.000 Dolar Kazanın! | MrBeast

🎁Amazon Prime 📖Kindle Unlimited 🎧Audible Plus 🎵Amazon Music Unlimited 🌿iHerb 💰Binance

Video

Transkript

İşte karşınızda yaratılmış en çılgınca lazer parkuru.

Ve bu parkur, bu video için inşa ettiğimiz

tehlikeli ve olağanüstü lazer parkurlarından yalnızca biri.

Ve bu on yarışmacı arasından sona kalan kişi

iki yüz elli bin dolar kazanacak.

Millet, beni takip edin.

İlk odaya hoş geldiniz.

Dalga mı geçiyorsunuz yahu?

Hey! Bu parkuru nasıl aşacağız ki?

Kurallar basit.

O para dolu kutuya dokunmaları gerek.

Lazere dokunurlarsa iki yüz elli bin doları kaybedecekler.

Ama asıl sorumuz şu, ilk kim başlayacak?

Oh, peki. İlk yarışmacı belli oldu.

Bu ne böyle, dostum?

  • Ben biraz gerildim.
  • Ben de.

En çılgınca yanıysa bu odanın inşa ettiklerimiz arasında en kolayı olması.

Sonrakiler çok daha zor olacak.

Tamam. Peki.

Bir numaraya hareket edecek alan bile bırakmadı, baksana.

Pekala millet, o tarafa geçmem gerek.

Size oyun gibi görünebilir ama bu ciddi bir yarışma.

Ödülümüz iki yüz elli bin dolar içeren o küp.

Tamam, güzel. Güzel, güzel, güzel, güzel.

Pekala.

Oh, sana doğru geliyor.

Oh. Aman Tanrım.

Aman Tanrım

Hey!

Hayır! Elendim mi?

Yoksa ben…

Aman Tanrım.

Dokuz yarışmacı kaldı.

Hayır. Evet.

Yapabilirsin. Yapabilirsin.

Pekala, ilk kazanan belli oldu.

Ve ikinci de…

Takıldım.

Yaklaştım mı? Yaklaştım mı?

  • İşte bu dostum.
  • Başardık!

Oh, inanılmaz yakındı.

  • Evet!
  • Evet!

Oh, bu arada, bu videoyu uzayda çekiyoruz

çünkü önceki videomuzda kazara

dünyayı havaya uçurduk. Ve hayır, CGI kullanmıyoruz.

Her şey yüzde yüz gerçek.

Artık sormayı bırakın.

Pekala, lazerleri açın.

Biraz iç karartıcı.

Çok korkutucu.

Bu seviyeyi geçmek için, bu kırmızı lazer duvar üstlerine

kapanmadan bu parkuru geçip

ardından bu duvarı aşmaları gerekiyor.

Ortada kalmak gerek.

Bana inanın, bu seviye gerçekten zor, ciddiyim.

Daha önce ben de denedim ve bitirmeye yaklaşamadım bile.

İkinci seviye başlasın.

Tamam, başlayalım.

Başlıyoruz.

Oh, dostum be.

Hey, duvarları hızlandırın.

Çabuk, çabuk, çabuk, çabuk.

Bu da ne böyle? İnanılmaz zor.

Çabuk, çabuk, çabuk, çabuk.

Oh. Tebrikler.

Çabuk. Çabuk. Çabuk.

Oh, kıl payı geçtin.

Başladığımızı farketmemiştim bile.

Aniden herkes yarışmaya başladı.

Biraz korkutucuydu.

Sanki parkuru koşarak geçmem gerekti.

Sonraki seviye için beni takip edin.

Şimdi herkes mutlu görünüyor ama onlara söylemem gereken bir şey var.

Hepiniz geçemedeniz.

Biriniz aslında lazere değdi.

Görüntüyü birazdan göstereceğim.

Gören oldu mu?

Ben değdiğimi sanmıyorum ama bilemiyorum.

Sadece sonraki seviyeye geçmek istiyorum.

Parkura giriş yapan ikinci kişi bendim,

yani bence yeterince yerim ve zamanım vardı.

Bilemiyorum. Göreceğiz.

Bir lazere değdiğimi sanmam

ama sonuncu bendim ve duvarlar kapanmak üzereydi,

yani ben olabilirim.

  • Oh, kalbim inanılmaz hızlı atıyor şu an.
  • Benim de.

Değil mi?

Bu İpad’den kimin elendiğini öğreneceğiz.

Hiç bakasım yok.

Pekala millet, yaklaşın. Yaklaşın.

Oh, Tanrım.

İşte, bir numaralı suçlumuz.

Benmişim.

Omzuna değiyor, ardından sırtına, sonra da kıçına.

Lazerlere bu kadar çok değebilmiş olman inanılmaz.

Aramızdan ayrılırken onu selamlayalım.

  • Hoşça kalın.
  • Güle güle.

Sizinle yarışmak zevkti.

Sıradaki. Tam şuraya bakın, sekiz numaraya zum yaptığımda…

Elenmediğini fark edeceksiniz,

yani aslında sen elendin.

Evet.

Oh. Aman Tanrım.

Neden hepiniz üzgünsünüz bilmiyorum.

Son beş kişi.

Artık mutlu olabiliriz.

Ama maalesef mutlulukları pek kalıcı olmayacak.

Sıradaki seviyeye hoşgeldiniz.

İnanılmaz değil mi?

Bu da ne böyle?

Karmaşık görünüyor olabilir ama bu seviye aslında çok kolay.

Kronometre çalıştığında lazerlerden kaçınarak şu hareketli platformu geçip

denge tahtasını aştıktan sonra bir başka hareketli platforma geçerek

güvenli bölgeye atlamak için on dakikanız olacak.

Kronotmetreyi başlatın.

Yapabilirim. Yapabilirim.

Ben başlamalıydım.

Hey, çılgınca bu.

O tahta titriyor dostum. Buradan görebiliyorum.

İşte bu, Rain.

Yedi dakika kaldı.

Ben burada rahatım.

  • Başlıyor musunuz?
  • Evet.

Tamam. Nasıl geçeceğiz şimdi burayı?

Bilmiyorum, yalan yok.

Kendiniz çözmeniz gerek.

Başlamamız gerek.

Pekala, gidiyorum.

Pekala. On numara diğer platformda.

Denge tahtasında kim var?

Tamam.

Haydi. Geçiyorsun.

  • Evet.
  • Evet!

Kadın gücü.

“Dünyayı kim yönetiyor? Kadınlar!”

Vakit dolmak üzere.

Acele edin.

Belki de aynı anda geçmeliyim.

Oh, başardı. Oh, ve ikinci.

Yavaş yavaş.

Pekala. Hadi bakalım. Sona kalan sensin.

Sadece dört dakika kaldı. Hey, arkanda lazer var.

  • Arkanı dön.

  • Sorun yok. Sorun yok. Sorun yok.

  • Evet!

  • Evet!

İşte bu! Kadın gücü!

Aman Tanrım.

Sadece üç buçuk dakika kaldı.

Geriye gidecek.

  • Oh evet!

  • Aman Tanrım!

  • İnanılmazdı dostum!

  • Aman Tanrım!

Geriye sadece sekiz numaralı yarışmacı kaldı.

Vaktim var. Hala vaktim var.

Başarabilecek mi bilmiyorum, millet.

Geçmen gereken iki lazer kaldı.

Aman Tanrım.

  • İşte bu!

  • İnanamıyorum.

  • Şu ana kadarki en zor seviyeydi. Yalan yok.

  • Çok acayipti.

Seviyeyi geçtiğiniz için tebrikler.

Haydi sonraki seviyeye geçelim. Devasa ölüm ışınlarımız var.

Ölüm ışınları mı?

Evet, aynen öyle. Ölüm ışınları.

Bu uzay gemisine kırk iki trilyon dolar harcadım.

Ölüm ışınları eklemeyeceğimi mi sandınız?

Dördüncü seviyeye hoşgeldiniz.

Bu nasıl bir parkur böyle?

Bilemiyorum.

Kalbim inanılmaz hızlı atıyor dostum.

Çocuklar,

ölüm ışınlarını ateşleyin.

Oh! Bu da ne? İnanılmaz.

O neydi öyle?

Gördüğünüz gibi, ateşlenmeden önce, ışınlar biraz parlıyor.

Bu seviye gayet basit.

Kırmızı lazerlere dokunmadan ya da devasa mavi ölüm ışınları tarafından

akılmadan karşıya geçmeleri gerek.

İyi eğlenceler.

Oh. Oh! Altında.

Altı numara güvende.

Sekiz de güvende.

Başardık. İşte bu. Harika.

Sorun yok, sorun yok, sorun yok.

Tamam.

Oh, dostum.

Geriye dört numara kaldı.

Bence başardın.

Kutuyu ver.

Hadi, kutuya dokun.

Oh! İşte bu bebeğim. Yaşasın.

Bu beni inanılmaz heyecanlandırdı.

Dördünüzün geçebilmesine sevindim çünkü altı, yedi, sekiz,

dokuz ve onuncu seviyeler pahalıya patladı.

Yani umarım hemen elenmezsiniz.

BAma açıkçası, bu seviyeyi herhangi biri geçebilirse

çok şaşıracağım.

Bu da ne böyle?

Hapishaneye girin.

Lazer kapıyı kapatın.

Oh, dostum.

Şu anda devasa bir lazer hapishanesindesiniz.

Ve önümüzdeki on saatte rastgele bir anda,

lazerler tam olarak üç buçuk saniyeliğine kapanacak

ve lazerler geri açılmadan koşarak çıkıp para kutusuna dokunmanız gerekiyor.

Üç buçuk saniyenin ne kadar kısa

  • ve bu odanın ne kadar devasa olduğunu farkettiniz mi?

  • Mümkün değil dostum.

  • Mümkün değil.

  • İyi eğlenceler.

İnsanın normalde ömründeki en önemli

üç buçuk saniye için on saat hazırlanma şansı olmaz.

Bir insan uyumadan ne kadar süre durabilir?

Ben kırk sekiz saat uykusuz kalmıştım.

  • Sorun olmaz.
  • Neden?

Sanırım bir gece video oyunu falan oynuyordum.

Sence on saat boyunca beklememiz gerekecek mi?

Bence gerekecek.

İnsan geriliyor, yalan yok.

Cesaretin varsa lazere dokun.

Delirmeye dair bir kural var mı bilmiyorum

ama yakında öğrenebiliriz.

Lazerleri kapatın. Lütfen.

Ben çok acıktım.

  • Evet.
  • Sence yemek getirirler mi?

Oh, yemek olacağını hiç sanmam.

Eğer yemek getirirlerse on saat buradayız.

Eğer yemek getirirlerse…

Oh, Tanrım.

Nasıl gidiyor?

Uyanık mısınız bakayım dedim.

  • Uyanığız.
  • Artık uyanığız.

Sizce burada kaç saat geçirdiniz?

Üç saat olmuştur.

Altı buçuk saat oldu. Ve muhtemelen açıkmışsınızdır. Çocuklar, hadi getirin.

Ayrıca bir de Prime getirdik.

Teşekkürler, KSI.

  • İlk defa mı Prime içiyorsun?
  • Bu Prime’ı ilk deneyişim.

Pekala, hadi bakalım.

  • Prime’ı ilk deneyişin.

  • İnanılmaz.

  • Nasıl buldun?

  • Tadı buzlu dondurma gibi.

Ben de şaşırmıştım.

Tadı gerçekten güzel.

  • Prime’ın ve yemeğin tadını çıkarın.
  • Teşekkür ederiz.

Teşekkür ederiz.

  • Altı saat mi?
  • Bence o kadar olmadı.

Altı saat olmamıştır.

Lazerler kapandığı an buradan çıkıyorum.

İşin tadı kaçmaya başladı.

Bu kadar saati

kutuya dokunamamak için geçirmedim.

Ne kadar burada dikilirsek,

dışarı çıkmamız da o kadar zor olacak.

İşimiz bitti.

On saat ve on dakika…

aradaki farkı düşünsenize. Bize ne yapıyorsun sen

Jimmy?

Delireceğim.

Kafesteki bir hayvan gibi hissediyorum.

Şu an sabahın beşi ve tam olarak yedi saattir içerideler.

Ödül büyük.

Gözlerini paraya diktiler.

Hayvansı bir yanı var.

Eğer bu butona basarsak,

lazerler üç buçuk saniyeliğine kapanacak.

Butona basabilirsin.

Oh, başarabilecekler mi? Başarabilecekler mi?

Hepsi dışarı çıktı.

Resmen dünyanın sonu gibiydi.

Aman Tanrım.

Nasıl bu kadar uyanıksınız?

Saat sabahın beşi.

Yedi saat geçti.

Çünkü çok kararlıyız.

Hiçbiriniz çıkamasaydınız,

on saat daha beklememiz gerekecekti.

  • Şaka yapıyorum.
  • Tamam. Tamam.

Çok uzun bir gündü. Beni takip edin.

Hepimiz bir şaşırdık.

  • Hepimiz “dur bir dakika,” dedik.
  • Evet.

Eğer bir uzay gemisindeyseniz günlerin bir önemi yoktur.

Devasa bir uzay gemisi.

İçeri gelin.

  • Bu da…

  • Günaydın.

  • …ne böyle?

  • Günaydın.

İçeri geçin.

Yedinci seviyeye hoş geldiniz.

Dostum. Bu ne böyle yahu?

“Neden elinde bu kadar çok Praym var”

diye soruyor olmalısınız.

Çünkü Prime Hydration şeker ilavesiz bir içecek.

Bu yaramaz sadece yirmi kalori, içinde yüzde on miktarda

doğal hindistan cevizi suyu mevcut

ve bu yarışmacılara yarışmanın tamamında yetecek

vitamin ve elektroliti içermekte.

Hem de hiç kafein olmaksızın.

Şirketin kurucuları dostlarım Logan Paul ve KSI olduğu için,

bu parkuru elinizde Prime tutarak geçerseniz,

size on bin dolar vereceğim.

  • Tek bir şişe mi, yoksa tüm tepsi mi?
  • Sadece bir şişe.

Al bakalım.

Al, yakala.

Her bir yarışmacının platformdan platforma atlarken ve zemindeki

lazerlerden kaçınırken bir şişe Prime taşıması gerekiyor.

Lazerler her otuz saniyede kısa bir süreliğine sönecek.

Yani kolaya kaçıp koşmayı denemeleri mümkün.

Veya zıplamayı da deneyebilirler.

Kalbim çırpınıyor.

  • Başlayayım mı?
  • Evet, hadi başla

Evet, istersen önce sen başla.

Dostum, acele etmek istemiyorum.

Tamam, sanırım başarabilirim.

Oh, zıplayıverdi.

Yok artık.

Açıkçası, ilerledikçe, araları daha çok açılıyor.

Atlayabilir miyim bilmiyorum.

Güzel, Rain.

Biraz korkutucu.

Çekilirsem atlayacak mısın?

O atlayınca ben de atlayacağım.

Peki, tamam.

Ne olur ne olmaz. Ne olur ne olmaz. Zemini kullandığım iyi oldu.

Yani, açıldığının farkındaydım.

Zekiceydi.

Evet, adrenalinim zirve yapmış durumda.

  • Evet!
  • İşte bu, başardın.

Sorun yok.

Oh, çok iyiydi.

Oh, çok uzağa gittin.

Dokundum mu bilmiyorum gerçi.

Kamera görüntüsüne bakmamız gerek.

Tekrarını izleyelim. Hemen görelim.

Karl, sonuç nedir?

Sekiz numara elendi.

Bence değdin, eminim.

Prime için on bin dolar alacaksın yine de.

O kesin.

Olamaz. Üzgünüm.

Çok üzücü.

Çok üzücü. Ama aslında…

Hey, on bin dolarını almayı unutma.

…Prime’ın tadı biraz teselli oldu. Durumu sindirmemi sağladı.

Görüşürüz, dostum.

Teşekkürler Jimmy.

Ne demek. Katıldığın için teşekkürler.

  • İyi günler diliyorum.
  • Üzgünüm.

Üzgünüm.

Hayat çok çılgınca.

Ve geriye üç kaldı.

Dört numara hazır değil, sonrakinde geçer.

Sorun yok. Sorun yok.

Oh, kalbin ne durumda?

Daha iyi.

Bir dahakinde ben geçeceğim.

Sakın geçmeye kalkma, tamam mı?

Başardı.

Yolundan çekiliyorum.

Pekala,

ilk kazanan belli oldu.

Teşekkür ederim!

Oh, ayaklarına bak.

İşte bu bebeğim.

Oh, neredeyse kırılacaktı.

Dostum, neredeyse gidiyordum.

Paramı öpmesene.

Neden paramı öpüyor ki?

Son bir kişi kaldı.

Baskı altındayım.

Tamam.

Tamam!

Üç kişi bitirdi.

Evet!

Sıradaki üç seviye

kimin iki yüz elli bin doları kazanacağını belirleyecek.

Yedinci seviyeye hoş geldiniz.

İki seçeneğiniz var.

Yarışmadan çekilip bir Tesla kazanabilir

ya da iki yüz elli bin dolar için yarışmaya devam edebilirsiniz.

Kararınız nedir?

Binlerce lazer var orada.

Geçebileceğinizi mi sanıyorsunuz?

Pes edecekseniz, Tesla’yı alın gitsin.

Kırk bin dolar garanti ama yüzde otuz üç ihtimalle iki yüz elli bin de kazanabilirsiniz.

Jimmy, bu lazerleri geçmenin bir yolu var ama, değil mi?

Elbette. Nolan.

  • Sinir bozucusun.
  • Ama gerçekten çok rahat.

İstediğim araba bu. Parayı almam gerek.

Bana para ver!

  • Pekala.

  • Evet!

  • Kararını verdi. Tamam.

  • Adam be! Adam!

Gidin arabanızı alın hanımlar. Ben parayı kazanacağım.

Hepiniz yarışmayı seçerseniz, inanılmaz olur.

Ben riske gireceğim.

Onuncu odaya ulaşmak istiyorum.

Bu senin için önemli bir karar.

Çünkü onlar kesin yarışacaklar. Geri dönüşleri yok.

  • Evet, biliyorum.
  • Tesla’yı seçersen…

hemen alıp gidebilirsin.

Hiçbir şey kazanamama ihtimalin de var.

  • Parayı istemiyor musun?
  • Evet.

Kabul etmiyor musun?

Şuna baksana.

Beş, dört,

üç, iki…

Bu arabayı alıp gidebilirsin.

Bir…

Arabayı al işte.

Kararını ver.

Biliyorum.

  • Üzgünüm. Benden nefret edeceksiniz.
  • Seç!

Arabayı veya parayı seç.

Şeyi…seçiyorum…

parayı.

  • Hadi başlayalım.
  • Böyle bir fırsat ele geçmez.

Haydi oraya geç. Başlayalım.

Kimsenin Tesla’yı seçmediğine inanamıyorum.

Haydi, Rain.

Yeterince bekledin.

Oh, Tanrım.

Sorun yok. Bak, kıçımın hiçbir yere değmediğinden emin olsam yeter.

Dostum, burası çok dar.

Evet, çok dar.

İki yolları var, ama yollardan biri çıkmaz.

Sanırım o çıkmaza girdi.

Aman Tanrım.

Resmen bir milimetre ötedesin.

İki yüz elli bin dolara ulaşmak üzere.

Daha doğrusu kazanma şansına.

  • Son bir dar geçit kaldı.
  • Bitirmek üzeresin.

Geliyorum Karl.

Seni şu an görüyorum ve aramızda lazer yok.

Dokun gitsin.

Evet.

Dokun şuna.

Pekala, ilk kazanan belli oldu.

Başardım. Başardım.

Her şey mümkün.

On numara. İkisi de lazere değerse sen kazanacaksın.

  • Altı numara… yarış değil bu.
  • Aman Tanrım!

NASCAR değil bu.

  • Biliyorum. Sadece…
  • Rekor kırmaya mı çalışıyorsun?

Eğer buradan geçemezsem titremeye başlamaktan korkuyorum.

İşte bu!

Pekala, son bir.

Millet, dört numaraya dikkat edin.

En zor kısım burası.

Burası çok, çok daralıyor.

Oh, ayağına dikkat et.

Sence kıçı değdi mi?

Hayır değmedi. “Değecek mi,” diyecektim. Yanlış oldu.

Aman Tanrım. Resmen terliyorum.

Burası çok dar.

Burayı geçmem gerek. Eğer şu tarafa geçip zıplasam,

olur mu ki?

Bence olur.

olur. Lazer duvarın üstünden atlayabilirsin.

Evet. Eğer burayı aşabilirse,

yarışmayı kazanabilir.

Sence buradan zıplayıp kenardan yürüyüp

geri atlamak daha mı kolay olacak yani?

Yani, daha kolay olmayabilir ama kesinlikle daha rahat hissedeceğim.

Buradan atlamanı görmek istiyorum.

Açıkça söyleyeyim, bence muazzam olur.

Artık karar vermen gerekmiyor mu, Blake?

Geçebilirim. Yapacağım.

Oh! Atladı.

Çılgıncaydı.

Siz lazere değeceğini sandınız.

Yüzlerine baksana. Sinirleri bozuldu.

Yok artık.

  • Şimdi kenardan yürüyor.
  • Aman Tanrım.

Oradan geri atlaması gerek.

Dostum, bu taraf kesin daha yüksek.

Parkuru inşa ederken bunu düşünmemiştik.

Resmen oyunun kurallarını bozdu.

Ve tabii parkuru da.

Bu duvarlar çok sağlam değil

çünkü bunu hesaba katmamıştık.

Düşersen, kaybedeceksin. Haberin olsun.

İnanılmaz bu.

Yok artık. Başardı.

Gözlerine inanamıyorum.

Hadi sonraki parkura geçelim.

Haydi şimdi koridora geçelim.

Bu gördüğüm en çılgınca şeydi.

Yarışmaya on kişi olarak başladığımızda

son üçe bizim kalacağımızı düşündünüz mü?

İkinizi de tehdit olarak görmüştüm.

İkiniz aynı kişi gibiydiniz.

Eğer silüet olsaydınız, aynı kişi gibi görünürdü.

Parkura ilk ben başladığım sürece kazanmam mümkün.

Açıkçası, kimsenin peşinden gidemem.

Kendime güvenip ilerlemem gerek.

Kaybedemem.

Açıkçası şimdi ne olacak hiç bilmiyorum.

O yüzden sonraki odaya gitmek istiyorum.

Haydi sonraki odaya gidelim.

Yani, lazerden labirent tasarlamak epey zor,

o yüzden sıradaki oda için arkadaşlarımdan yardım aldım.

  • Hoş geldiniz.

  • Hey millet!

  • Merhaba.

  • Paranız burada.

Bu seviyede sadece üç lazer var.

Bizimkiler birer tane lazer yerleştirdi ve bu seviyede o üç lazerden

başka lazer yok.

Nolan’ın lazerini aç.

Buna “aşağı yukarı” adını verdim.

O kadar da ilginç değil.

Bence çok acınası.

Tareq’in lazerini açın.

Bunun adı da “yan yana.”

Çok yaratıcı.

Sizce nasıl görünüyor?

  • Bence çok çılgınca.
  • Bence çok zor.

Şimdi de Karl’ın lazerini açın.

Evet. Evet. Evet.

İşte bu kadar.

Sekizinci seviye bu üç lazerden ibaret.

Yeşil olanı sevmedim.

Hey millet, oturmayın. Koşmanız gerek.

Ne diyeceğim? Siz kontrol odasına gitseniz ya?

  • Çözümü buldum.
  • Ben de buldum.

Oh, başladı bile.

Yok artık.

Baskı hissetmeyin millet.

Gidiyorum bile demedi.

Öylece geçiverdi.

Ne oldu böyle?

Gözümü kırptım ve bir baktım paraya ulaşmış.

Bir şey demedim, biliyorum. Ama odaklandım, zihnimi kapadım

ve çözümü bulunca direkt geçtim.

Resmen ilk bitiren sen oldun.

Eğer elenirlerse, iki yüz bin dolar senin.

Baskı hissetmeyin.

Oh, başladı.

Pekala, ikincide o.

Yeşile değdi.

Geriye sen kaldın Yei.

Dört numarayla çeyrek milyon dolar arasında duran tek şey sensin.

Eğer elenirsen, resmen o kazanacak.

Bu…

bilemiyorum dostum.

Parayı ne kadar istediğini görmem gerek Yei.

Çok - çok korkuyorum.

Nasıl geçeceksin?

  • Karl’ın lazeri.
  • Halime baksana.

Nolan’ın lazeri. Tareq’in lazeri.

Oh, gidiyor. Yavaş başladı.

Tamam.Kırmızıyı geçiyor.

Başardı.

Başardı!

  • Başardı!
  • İnanılmazdı.

Sanki Blake’ten bin kat daha çok zorlandı geçerken.

Lazere değdim mi?

Hayır, başardın.

Emin misin?

Lazere değmedin. Geçtin.

Ne?

Ciddi olamazsın.

Aman Tanrım.

Şimdi sırada dokuzuncu seviye var.

Son seviyenin yalnızca tek bir kazananı olacak.

Yani, o seviyede biriniz kaybedene kadar yarış devam edecek.

  • Tamam.

  • Orada görüşürüz.

  • Savaşacak mıyız? Laser tag mi?

  • Bilmem.

Ay’a nükleer füze ateşleyeceğim.

Herhangi bir sebebi yok.

Sadece canım istedi.

Bakalım iki yüz elli bini kim kazanacak?

Çok gerginim.

Zihinsel bir savaş bu. Odaklanmak gerek.

Saat sabahın beşi oldu.

Ama buraya kadar geldim

ve yarışma boyu kendime güvendim. Gerçekten, hazırım.

Saat kaç? Sabah beş mi?

Evet.

Bilmiyorum bile. Bilemiyorum.

Yoruldum.

Bu seviyeyi gerçekten geçmem gerek,

yapabileceğimi kanıtlamam gerek.

Umarım ikisi de kazanır.

  • Yarışma öyle işlemiyor.
  • Ama ikisi de hak etti.

Gerilimi arttırmak için,

onları bir kaç saat beklettik.

Sinir bozucu.

Bence de.

Acayip sinir oldum.

Bekledikçe daha çok geriliyorum.

Aman Tanrım.

İkinizin de Tesla’yı reddettiğine inanamıyorum.

Son üçe kalmıştık. Yani, geriye bir oda kaldı.

Ya hep ya hiç.

Sana göre sonraki seviyeyi geçme ihtimalin nedir?

Yüzde yüz.

Gerçekten mi?

Güvenim tam.

Şey, kendine güveni tam. Ama yani ben…

Umarım kazanırım. Gerçekten, umarım kazanırım.

Söyleyecek son bir sözünüz var mı?

Ee var diyemem. Odaklanmış durumdayım.

Ama el sıkışalım.

Artık düşmanız.

Son seviyeye hoş geldiniz.

Bu seviye için önceki labirentlerin hepsini

birleştirdik.

Altı numaralı yarışmacı, içeri gel.

Tanrım.

Bekle bir saniye.

Dört numaralı yarışmacı, içeri gel.

Aman Tanrım.

Tamam.

Geriye sadece ikiniz kaldığınız için, bu seviye farklı olacak.

Ya paraya önce dokunup yarışmayı

kazanacaksınız,

ya da rakibiniz lazere değerek elenecek

ve siz de otomatikman kazanacaksınız.

Dört numara, kuralları anladın mı?

Gayet iyi anladım.

Altı numara, kuralları anladın mı?

Anladım.

İkinize de strateji geliştirmeniz için otuz saniye süre veriyorum.

İşin ucunda büyük ödül var.

Kazanmak istiyorum.

Dostum, kalbim var ya… Off.

Dostum, acayip gergin görünüyor şu an.

Eğer parkura girersen, lazere değeceğin kesin.

Ben olsam beklerdim. En iyi strateji bu.

Hücuma geçmem gerek. Olabildiğince hızlı gideceğim.

On saniye kaldı.

Evet, olabildiğince hızlı.

Hücuma geçmeliyim.

Başlayayım gitsin.

Onun hata yapmasını bekleyemem. Başlayayım gitsin.

Hadi başlat Jimmy. Başlat artık. Başlat artık.

Onu beklemeyeceğim.

Üç,

iki,

bir…

Başla.

Pekala,

düşündüğüm gibi, Blake direkt başladı.

Şu an çok ileride.

Tamam.

Pekala. Kafa kafayalar.

Pekala, henüz kimse elenmedi.

Oh, çok yakındı.

Oh, Blake öne geçiyor.

Tamam.

Yei’in tek umudu Blake’in lazere değmesi.

Oh, lazere değdi.

Ne?

  • Oh, değdi. Lazere değdi.
  • Ne?

Yalan söyleme.

Hayır. Hey, lazerleri kapatın.

Artık önemi yok.

  • Ne?
  • Hepsini kapatın.

Oh, kafanı vurma.

İyi misin? Kendine zarar verme.

Ne? İnanamıyorum.

Elbette, Blake ikincilik ödülü olarak

sana on bin dolar daha vereceğiz.

Prime parkurunda da on bin dolar kazanmıştım.

Çeyrek milyon doların yerini tutmaz ama…

  • İşte on bin dolar daha.
  • Teşekkürler, Bay Jimmy.

Parayı devasa küpün içinde mi vermemi istersin?

Yoksa havale etmemi mi tercih edersin?

Küpün içinde vermeni tercih ederim.

  • Ya soyguna uğrarsan?
  • Oh, bilemedim.

Parayı havale edeyim.

Umarım eğlenmişsinizdir. Görüşmek üzere.

İçine atlayabilirsin.

Ama batarsın, yani dikkatli ol.

  • Evet. Anladın mı şimdi?
  • İçine batıverdim.