İklim Değişikliğini Durdurmak İçin Nükleer Enerjiye mi İhtiyacımız Var? | Kurzgesagt

🎁Amazon Prime 📖Kindle Unlimited 🎧Audible Plus 🎵Amazon Music Unlimited 🌿iHerb 💰Binance

Video

Transkript

İklim değişikliğini durdurmak için nükleer enerjiye mi ihtiyacımız var?

Son yıllarda bilimden, çevre aktivistlerinden ve basından giderek daha fazla kişi öyle olduğunu söylemekte.

Ancak bu, nükleer enerjiye ve onunla birlikte gelen sorunlara karşı savaşanlar için bir şok etkisi yaratmakta.

O hâlde haklı olan kim?

Yani, durum biraz karışık.

Hızlı iklim değişikliğini yavaşlatmak için…

…dünyanın, sera gazı emisyonlarınını net sıfıra indirmesi gerekmektedir.

2018’deki küresel emisyonların dörtte üçü, enerji üretimi…

…yani fosil yakıtların yakımı sonucu gerçekleşmiştir.

Enerji, insanları bir yerden bir yere taşımak…

…büyük ve küçük şeyleri bir araya koymak…

…yahut evlerimizi ısıtmak gibi bir sürü anlamı olan geniş bir tanımdır.

Şu anda dünyanın ana enerjisinin %84’ü fosil yakıtlardan gelmektedir.

%33’ü petrolden…

…%27’si kömürden…

…ve %24’ü de doğalgazdan.

Küresel petrol miktarının sadece yaklaşık %10 kadarı…

…kazanlarda yakılıp evlerimizi konforlu ve sıcak yapmakta kullanılmaktadır.

Küresel enerjinin yalnızca %16 kadarı düşük emisyonlu kaynaklardan sağlanmaktadır.

Neredeyse %7 kadarı hidroelektrikten…

…%5’i güneş, rüzgâr, biyo, dalga, gelgit ve jeotermal enerjilerin toplamından…

…ve yaklaşık %4’ü de nükleer enerjiden.

Yani medeniyetimizi sürdürebilmek için çoğunlukla kömür, petrol ve doğalgaza dayanmaktayız.

Ki bu da, onlardan vaz geçmemizin bayağı zor olduğu anlamına gelmekte.

İnsanlığı taş devrine döndürmeden fosil yakıtlardan kurtarabilmek için yapabileceğimiz en etkili şeylerden biri…

…olabildiğince çok sektörü elektrikli hâle getirmektir.

Elektrik sihir gibi bir şeydir.

Bir şeyleri soketlere sokup YouTube’dan video izleyebilmenize olanak sağlar.

Fosil yakıt yakmaktan elektrik kullanmaya geçecek her endüstrinin…

…bunu, elektrikli arabalardan elektrikli ısıtıcılara kadar her alanda yapması gereklidir.

Niye elektriğe bu kadar dayanmalıyız peki?

Çünkü elektriği güneş, rüzgâr yahut nükleer gibi düşük emisyonlu teknolojiler yardımıyla üretebiliriz.

Yani elektrik, radikal bir biçimde temiz enerjiye geçiş yapmak için gereken bir kaldıraçtır.

Fakat bu geçişi bayağı zor yapan birkaç adet sorun bulunmaktadır.

Öncelikle, dünyadaki yerlerin çoğunda elektrik hâlâ çoğunlukla fosil yakıtları yakarak üretilmektedir.

Bir tek bu da değil.

Mutlak verilere göre, son 20 senede dünyanın elektrik kullanımı %73 oranında artmıştır.

Yenilenebilir enerjileri rekor hızlarla tesis ederken…

…aynı zamanda da, elektrik üretmek için yaktığımız fosil yakıt miktarı her sene giderek artmaktadır.

Yenilenebilir enerjiler, şimdiye kadarki yeni elektrik talebine yetişebilmiş değildirler…

…bu yüzden elektrik emisyonları ilerlememize rağmen hâlâ dünya çapında artmaktadır.

Fosil yakıtlara diğer bir alternatif ise nükleerdir.

Yenilenebilir olmamasına rağmen, nükleerin sera gazı emisyonları…

…bir şeyleri yakma ile kıyaslandığında çok ufak kalmaktadır.

Fakat son 20 senede nükleer esasen durgun bir hâle gelmiştir.

Çin, Hindistan ve Güney Kore gibi ülkeler yeni reaktörler inşa etmişken…

…Almanya ve Japonya ise nükleer santrallerini aktif bir şekilde kapatmaktadır.

Ki bu da, dünyanın en çok düşük karbonlu elektriğine sahip olan…

…ve enerjilerinin çoğunu esas olarak nükleer ya da hidroelektrik gibi iki kaynaktan elde eden…

…ülkelere baktığımızda biraz gariptir.

Fransa ve İsveç’i ele alalım mesela:

Fransa’da enerjinin yalnızca %10 kadarı fosil yakıtlardan sağlanırken…

…%67’si nükleerden…

…%23’ü ise çoğunlukla hidroelektrik olmak üzere yenilenebilir enerjilerden sağlanmaktadır.

İsveç’te ise enerjinin neredeyse %30’u nükleerden sağlanırken…

…yaklaşık %45’i de hidroelektrikten sağlanmaktadır.

Yani nükleer enerjinin büyük ölçekte kullanışlı olduğunu bilmekteyiz.

Teknik açıdan bakıldığında da, son birkaç on yıldaki yatırım ve inovasyon eksikliği yüzünden…

…dünyadaki nükleer reaktörlerin çoğu yenileriyle değiştirilmesi oldukça maliyetli olan…

…epeyce eski teknolojilere sahiptir.

Batı’daki çoğu ülkede nükleer reaktör inşa etmek…

…onları inşa etme konusundaki teknik bilgi yeterliliğinin kaybolması…

…tedbir değişiklikleri ve artan düzenleyici kısıtlamalar gibi çeşitli nedenlerden ötürü…

…epey pahalı hâle gelmiş bulunmaktadır.

Yani bir elektrik santralinin inşasını bitirmek on yıl veya daha uzun sürebilir.

Buna karşılık Güney Kore, Çin, Hindistan ve Rusya gibi ülkeler…

…yeni nükleer reaktörleri nispeten daha çabuk ve uygun maliyetlerle inşa edebilmektedirler.

Bununla beraber Batı’da, genellikle şu anki nükleer santral neslinin inşası ve bakımı…

…çoğu fosil yakıt alternatifinden daha pahalıya gelmektedir.

Ayrıca da, nükleer atıklar ve kazalar hakkında endişeler bulunmaktadır.

Ancak bunları öteki videolarımızda daha ayrıntılı bir biçimde ele almıştık.

Elimizde nükleer reaktörlerin pek çok sorununu çözen tasarımlar mevcut:

Mesela, inşa etmeye başlamak için daha az bütçe ve zaman gerektiren küçük reaktörler.

Ayrıca, hâlihazırda radyoaktif atıkları yeni yakıtlara dönüştüren yeni nesil teknolojiler de mevcut.

Fakat bunlar, şimdiye kadar…

…nükleer sektör üzerinde önemli derecede etkiye sahip olabilecek ölçekte uygulanmamışlardır.

Bu belirsizlikler de göz önüne alındığında…

…bazı kişiler, nükleer enerjinin geçmişten kalan tehlikeli bir kalıntı olduğunu…

…ve onu boşverip yenilenebilir enerjilere odaklanmamız gerektiğini savunmakta.

Ama yenilenebilir enerjiler kuşkusuz elektriğin geleceği olsalar da…

…onların da, elektrik şebekelerinin büyük çoğunluğunu devralmadan evvel üstesinden gelmeleri gereken…

…kendilerince büyük zorlukları mevcuttur.

Temel sorun güvenilirlik ve tutarlılıktır.

Hava hep rüzgârlı değildir…

…ve güneş de her zaman parlamaz.

Özellikle de insanların en çok elektriğe ihtiyaç duyduğu sabahları ve akşamları.

Ayrıca, mevsimler arasındaki farklar da bu sorunların çözülmesini daha kolay yapmamakta.

Yenilenebilir enerjileri güvenilir kılmak ve elektrik kesintilerini riske etmemek için…

…güneş veya rüzgar en verimli hâllerinde iken toplanan enerjiyi tasarruf edip…

…sonra da gerçekten ihtiyacımız olduğunda salabileceğimiz muazzam depolama kapasitelerine ihtiyacımız vardır.

Bu mümkün hâle gelene kadar…

…diğer elektrik kaynaklarının, medeniyetimizin işleyişinin aksamaması için ihtiyaç duyduğu…

…güvenilir ve kontrol edilebilir miktardaki enerjiyi sağlaması gerekmektedir.

Eninde sonunda bunu yenilenebilir kaynaklarla yapabileceğiz…

…ancak çok miktarda aküye veya depolama santraline ihtiyacımız olacak.

Şu anda, fosil yakıtların yerini alacak bu geçisi yeterince hızlı gerçekleştirecek teknoloji ve kapasite elimizde yok.

Ancak olsaydı bile, hesaba katmamız gereken başka bir şey daha var.

Yalnızca elektriği fosil yakıtlardan arındırmaya çalışmıyoruz…

…aynı zamanda da, enerjinin yerini elektriğin almasını sağlamaya çalışıyoruz.

Şu anda otomobil ve ısıtma gibi şeylerde fosil yakıt kullanan sektörleri elektrikli hâle getireceksek…

…bugün dünyanın her yerinde kullandığımızdan çok daha fazla elektriğe ihtiyacımız olacak.

Ve eğer dünya nüfusunun elektrik ihtiyacı, son 20 senede olduğu gibi artmaya devam ederse…

…daha da fazla elektriğe ihtiyacımız olacak.

Neticede hiçbir enerji kaynağı mükemmel değildir, hepsinin kendine özgü sorunları vardır.

Hem yenilenebilir enerjiler hem de nükleer enerji zaman, yatırım ve teknolojik inovasyon gerektirmektedir.

Tek başlarına ikisi de fosil yakıtları elektrik şebekelerimizden atmaya hazır değildir.

Gerçi iki tarafın da aktivistleri hazır olduklarını iddia etmekte.

En sonunda soru: “Tüm bu zorluklarla nasıl başa çıkmak istiyoruz?”dur.

Nükleeri hemen bırakmalı…

…ve en azından geçici bir süreliğine daha yüksek emisyonları kabul etmeli miyiz?

Yenilenebilir enerjilerin eksikliklerini giderirken…

…mevcut nükleer reaktörlerin ömrünü uzatmaya ve sonrasında da onları kapatmaya çalışacak mıyız?

Yoksa daha ucuz ve daha güvenli yeni nükleer reaktör tipleri elde etmek için…

…yeni nükleer teknolojilere mi yatırım yapacağız?

Yoksa ikisini de mi yapacağız?

Buradan sonrası bizim kişisel fikirlerimiz.

İklim değişikliğinin biyosfer ve insanlık için oluşturduğu riskler göz önüne alındığında…

…çözüme katkı sağlayabilme imkânı olan her teknolojinin peşinden gidilmelidir.

Bu iyi bir risk yönetimi ve stratejidir.

Şayet hedefimiz iklim değişikliğini olabildiğince çabuk önlemek ise…

…nükleer ve yenilenebilir enerjileri rakip olarak değil de ortaklar olarak görmek belki de iyi bir fikir olabilir.

Boşa harcayacak zamanımızın olmadığının farkındayız…

…o yüzden tüm düşük emisyonlu oyuncularımızı sahada tutmalıyız.

Anlaşılan o ki, hem nükleer enerji hem de yenilenebilir enerjiler inovasyona ve yatırıma ihtiyaç duymaktadır.

Ama eğer hangi teknolojinin ne kadar çabuk hazır olacağından henüz emin değilsek…

…neden her ikisine de yatırım yapıp ne olacağını görmüyoruz?

Ayrıca da mevcut kapasiteler üzerinde konuşacak olursak…

…eğer ki nükleer enerjiyi şu anda devre dışı bırakırsak…

…akabinde bu eksik kapasite, en azından kısmen, fosil yakıtlar ile doldurulacaktır.

Batı’da yeni nükleer santraller inşa etmesi pahalıya gelecek olsa bile…

…uzun vadede, daha fazla fosil yakıt kullanımını engelledikleri…

…ve hızlı iklim değişikliğinin bedellerini ödedikleri müddetçe…

…aslında daha ucuza gelebilir.

O hâlde nükleer enerjiye ihtiyacımız var mı?

Yani bu, aslında işleri kendimiz için ne kadar zorlaştırmayı seçmemize bağlı.

Ayrıca, zaten fosil yakıtları bırakmakta zorluk çekmekte olan bir dünyada…

…niye işleri gereğinden daha zor bir hâle getirelim ki?

ᴛüʀᴋçᴇ ᴀʟᴛʏᴀᴢı & ᴀçıᴋʟᴀᴍᴀʟᴀʀ: {yigithan.kilinc

[Sponsor]