Mariana Çukurunda Nükleer Bomba Patlatırsaydın, ne olurdu? (Bilim, Fantazi değildir) | Kurzgesagt

🎁Amazon Prime 📖Kindle Unlimited 🎧Audible Plus 🎵Amazon Music Unlimited 🌿iHerb 💰Binance

Video

Transkript

İnsanlığın en güçlü nükleer silahını

okyanusun en derin noktasında ateşlesek ne olurdu?

Yüzlerce metre yükseklikteki tsunamilerin sahil şehirlerini yok edeceğinden,

depremlerin ülkeleri alt üst edeceğinden,

yeni volkanların nükleer kışlar getireceğinden eminiz.

Belki dünya bile parçalanabilir

veya yörüngeden çıkabilir.

Yanii, neredeyse.

Şu anda dünyanın bilinen,

en derin noktası Mariana Çukurunda.

Mariana çukuru; ters durmuş bir dağa benzeyen

iki tektonik plakanın kenarında, çok derin bir vadi.

11 kilometrelik bir derinliğe ulaşır ki,

bu titaniğin karanlık mezarının neredeyse 3 katıdır.

İnsanlık için kefşedilecek en son yerlerden biridir.

Zift siyahında, bin atmosfer basınç altında

ve insanların yokluğu sayesinde

nispeten el değmemiş bir çevredir.

Nükleer denememiz için mükemmel bir yer.

İnsanlığın bu zamana kadar patlattığı

en güçlü nükleer bombayı kullanacağız;

RDS 220 Hidrojen Bombası,

diğer adıyla Tsar Bombası.

Patlaması o kadar güçlüydü ki;

şok dalgası dünyanın etrafını 3 kez dolaştı

ve oluşturduğu mantar bulutu 56 kilometre gökyüzüne çıktı.

Şok dalgası 1000 kilometre kare alanındaki

her şeyi yoketmeye yeterli güçte,

ateştopu ise oluşan molozu yakmaya yetecek kadar sıcaktı.

Bu tür bombalar o kadar büyük enerjileri bir anda ortama bırakır ki,

bu enerji bütün bir nehri kaynatmaya yeterlidir.

Eğer biz de Mariana Çukuruna bir nükleer bomba kurarsak

olacaklar tam da bunlardır.

Hadi tetiği çekelim.

İlk birkaç mikro-saniye içinde

nükleer yakıt zincirleme reaksiyonunu başlatır

ve 50 megatonluk TNT kadar bir güçle patlar.

Çukurun karanlığını tarihte ilk defa

kör edici bir ışık aydınlatır.

Patlamanın ısısı 8 boşluk oluşturur;

su buharı, radyoaktif çekirdekler ve çok şanssız balıkların

kalıntılarından oluşmuş, alevlenen bir baloncuk.

Baloncuk etrafındaki suyu buharlaştırırken hızlıca büyür.

Baloncuğun basıncı muazzamdır.

Yolunda hiçbir şey yokmuş gibi dışa doğru güçlenir.

Sismik istasyonlar ve dünya etrafındaki

balinalar tarafından hissedilecek şok dalgaları yayar.

Ve sonra, neredeyse oluştuğu kadar

hızlı bir şekilde durur.

Dünyanın yüzeyinde bu ateştopu baloncuğu,

patlatıldıktan bir saniye sonra 10 kilometreye kadar büyüyebilirdi.

Atmosfer de durdurmak için neredeyse hiç mücadele edemezdi.

Ama Mariana Çukurunun dibindeki basınç muazzamdır.

Tepenizde 11 km su ile Mariana çukurunda olmak,

her yönden bir hidrolik pres ile ezilmek gibidir.

İşte ateşlemeden bir saniye sonra

baloncuğumuz 1 kilometre çapa ulaşır

ve çok gariptir ki büzülmeye başlar.

Kendini gereğinden fazla genişletirken basınç kaybeder,

ta ki su onu geri çevirerek tekrar sıkıştırana kadar.

Ateşli ölüm baloncuğu ve suyun itişmesi,

baloncuğun büzülmesi ve büyümesi ile bir kaç kez ileri geri gider.

Ta ki baloncuk kaybedene kadar.

Etraflarındaki basınç o kadar büyüktür ki,

suyun türbülansı baloncuğu kesmeye başlar.

Yukarı sürüklenen bir sürü sıcak ve rakyoaktif baloncuklara ayrışarak,

mantar bulutlarının su altındaki karşılığını oluşturur.

Ve bizim bu yüce, yıkıcı patlayıcımız yüzeye doğru yükselirken

basitçe, hiçbir şeye sebep olmaz.

Sadece küçük bir dalga ve

pasifikte köpürdeyen radyoaktif bir sıcak su.

Hiç bir tsunami Japonya veya Kalifornia’yı yıkamaz

tabi etraftaki tekneler ve balinalar kötü etkilenebilir.

Radyoaktif döküntü bir kaç gün sonra pasifiğin içine dağılmış olur.

Tabi bir miktar radyoaktif su ve tuz atmosfere ulaşır

ve yağmur olarak geri gelir.

Eğer rüzgar döküntüyü direkt Filipinlere doğru üflese bile

en kötü durum okyanusta oluşur.

Ancak şüphesiz, asıl tehlike

depremleri ve volkanları tetikleyen

patlamadan gelir, değil mi?

Eğer bombayı çukurda, tam olarak tektonik plakaların birleştiği yerde ateşleseydik

yinede öyle olmazdı.

Patlama deniz tabanının bir kısmını buharlaştırır

ve çokca kumu cama çevirir

ama enerjinin çoğu suya gider.

Sismik dalgalara değil.

Depremler tektonik plaka sınırlarında zaten çok yaygındır.

Ve bizim bombamız kadar sismik enerjili depremler

yılda bir kaç kez oluşur

hiçbir kıyamete de neden olmaz.

Ama belki dünyanın yörüngesini etkiler?

Dünyadan hiçbir kütle alınmadığı veya eklenmediği için

yörüngemiz hiç etkilenmez.

Öte yandan, geçen 70 yılda 1000’in üstünde nükleer deneme yapıldı

ve hiçbiri yörüngemizi değiştirmedi.

Bu sefer neden farklı olsun?

İnsanlığın yayabileceği en büyük güçler

doğanın gücüyle kıyaslandığında gülünecek derecededir.

Gezegen o kadar büyük ki

umursamıyor bile.

Ee, eğer okyanusda gerçekten dipde

bir nükleer silah ateşlesek bize ne olur?

Neredeyse hiçbir şey.

Videolarımızdaki her kuşun bir sahibi olduğunu biliyor muydunuz?

1000 den fazla kişi kendi kuşlarına sahip oldular.

Bize bir şeyleri anlatmamızda yardımcı oluyorlar,

arka bahçede palyaçoluk yapıyorlar

ya da korkunç ve önlenebilir ölümlerde hayatlarının kaybediyorlar.

Eğer siz de kendi kuşunuz olsun ve videolarımızdan birinde yer alsın istiyorsanız

patreon.com/kurzgesagt’dan alabilirsiniz.

Patreon bizim kendimizi devam ettirebilmemizin ana yollarından biridir.

Yani sadece kendinize süper hoş bir avatar almakla kalmıyor

aynı zamanda daha çok ve daha iyi vidyolar yapmamızı sağlıyorsunuz.

Türkçeye gönüllü tercüme: Murat Can Boğatepe

Türkçeye gönüllü tercüme: Murat Can Boğatepe muratcanbogatepe{gmail.com Social: MuratBGT