Video
Transkript
- Bu odada hayatta kaldığı her gün için
ona 10.000 vereceğim.
Burada 1.000.000 dolar nakit var,
100 gün boyunca hayatta kalırsa
milyoner olacak.
-
Fakir kalacaksın.
-
Herhangi bir noktada görevi bırakıp gitmek istersen
bu kırmızı düğmeye bas.
-
Anladım.
-
Göstermek ister misin?
-
Hayır.
-
Hayır, o kadar kolay kurtulamazsın.
-
Dramatik bir şekilde kapıyı mühürleyeceğim.
Bol şans.
- Burası artık benim evim
ama kira ödemek yerine günde 10.000 alıyorum.
Çok kolay olacak.
Çok kolay.
Tam orası.
Oley!
Tanrım!
-
Ah, disko zamanı.
-
Işıklarla oynamayın lütfen.
-
La, la, la!
-
Josh bunun kolay olacağını düşünüyor.
Bu işin ne kadar zorlaşacağını
bence anlamıyor.
- Buradaki ilk gece uykumdan uyandım,
muhtemelen koşu bandına çıkacağım
ve kahvaltı falan edeceğim.
Bilmiyorum.
-
Selam Josh.
-
Merhaba!
-
Resmen 24 saat oldu
ama önemli bir şeyi sana söylemedim.
Sana bu şekilde 10.000 dolar verdiğimde
bu odadan bir parça götürmeme izin vereceksin.
10 saniyen var.
-
Olamaz.
-
Bana vermen gerek.
-
10 saniye mi?
-
Güzel.
-
Tanrım.
-
Sekiz.
-
Ah!
-
Üç.
-
Ah!
Tamam, tamam, tamam.
-
İki.
-
Evet, evet, evet.
Dondurma makinasını vereceğim.
- Chris, Chandler, ne yapacağınız belli. Tamam.
Tanrım! Chandler!
- Evet, evet.
- İşte bu.
Dondurma makinasından vazgeçtin,
yani bu odada vazgeçebileceğin 24 eşya kaldı.
Dünyanı altüst ettiğimize göre
artık gidebilirim.
- Teşekkürler Jim.
Bu her şeyi değiştirdi.
Neyi seçeceğim konusunda
gerçekten endişeliyim,
aile portrem mi yoksa gitar mı?
Bir tarafta beni oyalayacak bir şey var,
diğer yandan sevgilimi görmek için tek şansım
o fotoğrafa bakmak.
Vereceğim eşyaları seçerken
bir strateji izlemeliyim
ve uzun vadede oyalanmak için
yeterli eşyayı tutmalıyım.
-
Üç.
-
Hey, bilgisayarı bırak!
-
Parayı al!
-
Hey! Bir dakika, hey!
-
Hey, dur!
Onu neden attın?
-
Bize bir şey ver, güzel bir şey olsun.
-
Size vereceğim eşya bu.
-
Başka bir şey vermek ister misin?
-
Benim çıkarım ne olacak?
-
Hiçbir şey.
-
O zaman hayır.
-
Tamam.
-
10.000 dolar daha.
Bir eşya istiyorum.
-
İşte burada Jimmy.
-
Sence şimdi hangi eşyadan vazgeçecek?
-
Sanırım yazı tahtasını vereceğim
çünkü duvarlara yazı yazabilirim.
Gitti, değil mi?
- Josh’ın burada rahat etmesi için
ona özel bir şef tuttum,
istediği her şeyi yapacak.
- Bu çok saçma.
Şunu deneyelim.
Tanrım!
Yediğim en iyi şey bu.
- Vay!
GÜN 4
-
Yığına ekleyin çocuklar.
-
Seçimi Carl’a bırakırsan 5.000 dolar daha veririm.
-
Ah!
-
Üç, iki, bir.
-
Peki, tamam.
-
Bir dakika, cidden mi?
-
Öyle mi?
-
Kardeşiyle olan fotoğrafı.
-
Carl.
-
Salonuma çok yakışacak.
-
Şimdi delireceğim.
Sevgilimi görmemin tek yolu bu.
- Köpek balıklarıyla ilgili video çekmeliyim.
Carl yarın seninle ilgilenecek.
-
Kalacak başka kimse yok mu?
-
Hayır.
-
Yetki bende mi?
-
Evet, evet, evet.
-
İşin bitti.
-
Jakuziye sığmayacak.
Sığmayacak.
Her yerde su var.
Ah, hayır! Carl, ateş püskürtücü geliyor, hayır!
Kalemler kalsın.
- Ah!
Bugün davul setini gönderiyorum.
Sen, hayır!
Bence çok olaylı bir sabah.
-
Davul setini kırdın.
-
Ne yaptın?
-
Şunu sorma ihtiyacı hissettim,
psikolojik olarak iyi misin?
- Evet, yani,
öfkemin büyük kısmını attım.
Şimdi çok sakin hissediyorum.
- Tamam.
Haberi yok ama gitarın içinde gizlenmiş
100.000 dolarlık bir çek var.
Bunu fark etmeden gitarı verirse
100.000 dolar kaybetmiş olacak.
Josh’ın odası çok dağılmıştı,
odayı toplaması için bir temizlik ekibi tuttum.
Nasıl olduysa uykusundan hiç uyanmadı.
Odada resmî olarak sekiz gün geçirdi
ve nedense 18.00’de uyuyor.
-
Muhtemelen sıkıldığı için.
-
Günaydın Josh.
-
Günaydın.
-
Saat 18.00 olsa bile.
10.000 nakit daha.
Bugünkü eşya ne olacak?
-
Ateş püskürtücü.
-
Tamam, ateş püskürtücü gitti.
Burada olduğumuz süre için
başka bir planımız yok.
- Jimmy, peki ya…
- İşte bu!
Öylesine verme Chris. Biz iyiyiz.
- Hiç şüpheli görünmedi.
Hem de hiç.
♪ Ho! ♪
Bir dakika, yüzüm neden dağınık?
Chris’i tebrik edeceğim,
ne kadar aptal olabildiğini biliyorsun.
-
Ben senin tanrınım.
-
Chris, mikrofona o kadar yakın olmak zorunda mısın?
-
Bana dış dünyayı göster.
-
Karanlık gökten başka bir şey göremiyorsun.
-
Hava karardı mı?
-
Evet.
-
Zaman kavramımı yitirdim.
-
Tamam, Jimmy, seni alacağım.
Oradaki ne?
GÜN 9
- Nolan gelecek 24 saati seninle geçirirse
bugün sana fazladan 10.000 vereceğim.
-
Ben de para alacak mıyım?
-
Hayır, sadece o.
-
Sadece burada mı kalmam gerek?
-
Göreve başlamaya hazır mısın?
-
Evet, sorun yok. Yapalım.
-
Bir, iki, üç, dört.
-
Davulları vermeyecektin.
-
Biliyorum dostum.
NOLAN’LA 3 SAAT
-
Tamam, benden bu kadar. Eve gidiyorum.
-
Nolan, gidemezsin.
-
Gidiyorum.
-
Nolan.
Hayır, hayır! Hey, hey, hey!
- Düğmeye basıyorum.
- Dur, dur.
Hey, hey, hey, hey!
Tamam, biraz şarjı kalmış.
-
Sensin.
-
Sakin.
-
Ah!
Daha fazla dayanamayacağım.
Kapıları açmıyorlar.
Şaka mı bu?
Bir duvar daha var.
Smaç yarışması.
-
Tamam, hadi.
-
Evet!
-
Oh!
-
İki adam ve bir jakuzi.
-
Çocuklar, bir sayı daha var.
-
Hey!
-
Hey!
-
Bunun anlamını biliyor musun?
-
Hayır.
-
İstediğimi söyleyebilir miyim?
Yine de sorgulayabilirsiniz.
-
Evet.
-
Evet.
-
10 günü kutlamak için
10.000 dolarlık, bir buçuk metrelik pastayı
sana özel yaptırdık.
-
Tanrım!
-
Çocuklar, çocuklar!
-
Ah!
-
Çocuklar!
-
Bunu yapmak istemiyorum.
Geri çekilip buna seyirci kalacağım.
-
Seyirci mi kalacaksın?
-
Ye şunu.
-
Tanrım! Çok iyi.
-
Ah!
-
Pasta berbat hâlde olsa da
içinde Feastable barlarımızdan var.
Hemen feastables.com’a gidin. Tadı muhteşem.
-
Pastadan çok daha iyi.
-
10.000 dolarlık pastanın tadını çıkar.
-
Hoşça kal Jimmy.
Bugün itibariyle 115.000 dolardayım,
Nolan’ın konaklamasından gelen ekstra 10.000 sağ olsun.
GÜN 11
- Ne haber Josh?
Bugün orada olamadığım için üzgünüm.
Farklı bir video çekimi için şehir dışındayım
ama 10.000 dolarını vereceğiz. İşareti ver.
-
Tanrım.
-
Kapının önüne bir eşya at.
-
Buyurun çocuklar.
-
Görev tamam.
Josh çok yalnız kaldı.
Onunla ne zaman konuşsam
sevgilisini ne kadar özlediğinden bahsediyor.
Her gün bu yığından bir çanta alıyoruz,
ne kadar küçüldüğüne bakın.
Benim elimden bir çantanın içinde
10.000 dolar mı almak isterdin,
yoksa parayı sevgilinin getirmesini
ama sadece 5.000 almayı mı isterdin?
-
Burada mı?
-
Evet.
-
Kapının önünde.
-
Evet, 5.000.
Umurumda değil.
- Söz verdiğim gibi dostum,
işte sevgilin.
-
Tanrım!
-
Selam.
-
Bırak şunu. Umurumda değil.
-
İşte paran.
-
Umurumda değil.
Tanrım!
- Çok mutlu görünüyorlar.
12 gündür sevgilisini görmüyor.
- Birbirimizi görmeden
hiç bu kadar ayrı kalmamıştık.
-
Hiç.
-
Birlikteliğimiz boyunca.
-
Altı yıldır.
-
Altı yıllık ilişkide.
-
Evet.
-
Ayrıca, söylemeyi unuttum,
sadece 10 dakikanız var
ve şimdiden üç dakika geçti.
Yani yedi dakikanız var.
-
Hayır!
-
Ah!
-
Orada iyi olduğunu bildiğim sürece
ben de burada iyi olacağım.
Şu an burada olman
gerçekten inanılmaz bir şey.
- Anı bölmek istemem
ama 10 dakikalık süre doldu.
- Hayır!
- Sağır oldum.
Seni seviyorum, hoşça kal.
- Ah!
Faydası mı oldu acı mı verdi bilmiyorum.
Acı verdi.
- 13’üncü günde Josh,
Chandler’la girdiği 10.000 dolarlık iddiayı hatırlattı.
-
10 günden daha fazla dayanacağıma 10.000’e bahse girerim.
-
Tamam, anlaştık.
-
Jimmy’nin dolarlarından 10.000 daha bahse varım.
-
Hayır, ne dediği umurumda değil.
Al şunu, başka bahis yok.
- Bu 20.000’i almanızı
ve onunla bir yüzük almanızı istiyorum
çünkü bu videonun sonunda
sevgilime evlenme teklif edeceğim.
-
Vay canına!
-
Yüzük işini bu holiganlara bırakmak istediğine emin misin?
-
Emin değilim ama başka seçeneğim yok.
Şaka bir yana,
Kenna’ya evlenme teklif etmeyi yıllardır istiyordum.
Burada mahsur kalınca anladım ki
zaman çok kıymetli bir şey
ve beklemekten sıkıldım.
-
Seste sorun yaşamış olabiliriz.
-
Mahalledeki pırlanta dükkânındayız.
-
Chris ve Chandler
kuyumcuyla bir anlaşma yaptı
ve Josh’ın aradığı yüzüğü bulmayı başardı.
-
Hey, Josh!
-
Başardık.
-
Biz geldik.
-
Biz geldik.
-
Nişan yüzüğünü ilk kez görüyorsun.
-
Evet, bu çılgınlık.
-
Vay!
-
Vay!
-
Hey!
Bu inanılmaz.
Şaka bir yana, tam istediğim şey.
Yüzükten gözümü alamıyorum
ama açıkçası,
buradan çıkma isteğimi perçinliyor.
Burada geçirdiğim her gün
nişanlanmaktan kendimi alıkoyuyor gibiyim.
- Josh 160.000 dolar kazandı
ve iki haftadır bu odanın içinde.
15’inci günde şehir dışındaydım,
Josh’a özel bir konukla FaceTime ile bağlandım.
-
Selam dostum.
-
O Jake Paul mü?
-
Hayatta kazanıyorsun.
GÜN 16
Odam için harika bir süs.
Uzanma koltuğu gitti.
Dokuz parça eşyam kaldı
ve şimdi hangisini vereceğimi bilemiyorum.
VR ile oynarken aptal görünmüyorum.
Sen VR ile oynarken aptal görünüyorsun.
Tanrım!
Olamaz!
Olamaz!
Hayır.
Koşu bandı olacağım.
Nolan burada.
Takılmaya geldi.
O neydi?
Ah! Hey!
Ah! O neydi?
- Beni biraz neşelendirmiş olabilir.
Buradan 190.000’le gidebileceğimi bilmek
işi çok zorlaştırıyor.
Resmen temiz hava yok.
Kendimi hasta gibi hissediyorum.
Bugün doktor beni kontrol etti.
Boğazım biraz ağrıyor,
düğmeye basma fikrini değerlendirdim.
- Hey, ben Josh.
Bir odada durup hiçbir şey yapmadan
yüz binlerce dolar kazanıyorum.
- Tamam, benimle dalga mı geçiyorsun?
Benimle…
-
Hayır, hayır, hayır, hayır.
-
10.000 doların burada. Eşya hangisi?
-
VR’ı vereceğim.
-
Yarın ne yapacaksın?
-
Sanırım gitar çalacağım.
-
Yenilmiş gibi konuştun.
-
Birçoğunuz şöyle diyor olabilir,
“Çok kolay olsa gerek.
Dünyanın en kolay işi.”
Ama anlamadığınız bir şey var,
onu ancak…
- Biliyor musun? Haklısın.
Çok zor. Gitsen iyi olur.
-
Hayır, olmaz.
-
Merhaba, Josh.
-
Ne oluyor?
-
Jakuziye kıyafetleriyle mi girdi?
Dostum? Nasılsın?
-
Şu an sadece var oluyorum.
-
Jakuzide var oluyorsun.
Vazgeçeceği eşya jakuzi.
-
Evet.
-
Onu taşımak senin görevin.
Işıkları açın.
-
Başlıyoruz.
-
Ah!
-
Ah!
-
Ah!
-
Bence sığmayacak.
-
Ah!
-
Jakuzinin suyunu boşaltıp
onu odada sökmek daha kolay olmaz mı?
-
Kendi işine bakman daha kolay olmaz mı?
-
Haklısın.
-
İstif makinasıyla ona çarparsam
direkt devrilir.
-
Olamaz.
-
Tanrım!
-
Ah!
Olamaz!
- Dur!
Bu iyi değil.
- Tanrım!
Açıkçası, Jim, buraya geldiğimden beri
hiç bu kadar heyecanlanmamıştım.
- Biliyorum, aptallık etmesini izlemek
aslında epey eğlenceli.
-
Duvar!
-
Tanrım!
-
Ah, dur, dur, dur!
-
Ah!
Tanrım! Odam!
-
Olamaz, yer yerinden oynadı.
-
Ne oluyor?
-
Tanrım! Tanrım!
-
Bunu sevdim. Ah!
-
Ah!
-
Başardı.
-
Ah!
-
Ah!
-
Ah!
-
Bu iyi mi gidiyor?
-
Zeminden mi geçiyorum?
-
Az kaldı.
-
Ah!
-
Tanrım!
Çıkar şunu. Hadi!
-
Tanrım! Parke!
-
Ah!
-
Hadi!
-
Başardı.
-
Hey!
-
Çıkardı.
-
Hadi.
-
Evet.
Ah!
-
Ah!
-
“Chris’in aptallıkları” kısmı bitti.
Videonun başında manzara şuydu,
şimdiki görünümü ise bu.
İstif makinası lastiği izleri karakter kattı.
- Şuraya bakın.
Şantiyede yaşıyor gibiyim.
Tanrım!
Damacanaları unutmuştum.
Jakuzime su eklemem gerekmişti,
suyu azaldığı için bunları oraya atmıştım.
Yıldızları görebilir miyim?
- Işıklar yansın.
Ne haber Josh? Josh?
-
Yukarıdayım Jim.
-
Bugünkü 10.000 doların.
Hangi eşyadan vazgeçeceksin?
- Sanırım bugünkü bilardo masası olacak.
Jimmy, inmeme yardım eder misin?
Jimmy, hayır.
Artık burada olmak istemiyorum.
- O zaman git.
Seni zengin yaptım.
- Evet, biliyorum. Sağ ol Jim.
Hey, şaka bir yana,
senden iyisi yok.
- Seni seviyorum.
Sevgiden bahsetmişken, sevgilinle konuştum
ve seni çok özlediğini söyledi.
-
Dostum.
-
Bu kadar insan etkileşimi yeter.
Bu geceyi atlatabilirsen
sabaha merdiven getiririz.
- Bu kubbenin dışındaki her şeyi özledim.
Sürekli Kenna’yı düşünüyorum.
- İnsanların onu sürekli izlemesi
Josh’ı rahatsız etmeye başladı.
- İşte bu!
Hayır.
Olamaz.
-
Hangi eşyadan vazgeçeksin?
-
Basket topu.
-
Anlaşıldı.
-
Hey!
-
Tanrım!
Açıkçası günümün en heyecanlı kısmı
eşyalarımı aldıkları kısım.
- Onu hayata bağlayan tek şeyler
bu gitar ve bu yatak
ve 230.000.
- Sona onu koyunca daha az bunaltıcı oluyor.
GÜN 22
Yatağı bütünüyle koruduğum için
elimde sadece gitar kaldı
ve şimdi uykudan ödün vermeye başlamalıyım.
İşte bu. Bu son damla.
Akıl sağlığımı az da olsa bozan son şey buydu,
az önce onun telini kopardım.
Akıl sağlığımı koruyan. Konuşamıyorum bile.
100.000 DOLARLIK ÇEK
Hey!
İyi geldi.
Bu ne?
Ne?
100.000 dolarlık bir çek mi?
Hey! İşte bu!
-
Ne haber Josh?
-
Bulduğum şeye bak Jimmy.
-
Ah! Neden kırdın?
-
Eşyam bu. Bugün 11 çanta var.
-
Al bakalım.
-
Ah!
-
Güzel.
-
Jimmy, zamanı geldi.
-
Zamanı geldi mi?
-
Kenna’yı çağır.
-
Sevgilini getirmemi mi istiyorsun?
-
Hemen.
-
Emin misin?
-
%100 eminim.
-
Bu odada kalıp…
-
340.000 kazandım! Benden bu kadar.
Bu kadar yeter. Şimdi bu şeyi yapacağız.
-
Tamam. Ben gidiyorum.
-
Çıkmadan önceki son dakikaların tadını çıkar.
-
Bir dakikalığına konuşmak istiyorum.
Ciddi olarak.
Bu süreyi senden ayrı geçirince
seni ne kadar sevdiğimi
ve sana ne kadar ihtiyacım olduğunu daha iyi anladım.
-
Yapacak. Yapacak.
-
Hayatımın kalanını seninle geçirmek istiyorum
ve seninle yaşlanmak istiyorum
ve sana bir soru sormam gerek.
-
Tanrım.
-
Benimle evlenir misin?
-
Ah!
Evet. Evet.
-
Ah!
-
Kazandıkları paraya ayakları takıldı.
-
Buna ek olarak aileni de getirdik.
-
Tanrım!
Tamam, dışarı bir adım atalım.
-
Hadi!
-
Hadi!
-
Beni ağlatacaksınız.
Hayat senin.
- Henüz abone olmadıysanız abone olun.
Hoşça kalın.
Rastgele biri,
bu kanalın bir abonesi gelecek yedi gün içinde
10.000 dolar nakit para alacak.
Evet millet.
100 milyon abone hayalime yaklaşıyoruz
ve bu hedefe ulaşmayı çok istiyorum.
Benim için çok anlamlı olur.
Henüz abone olmadıysanız abone olun
çünkü 10.000 nakit kazanabilirsiniz.
- Vay! Temiz hava bebeğim.