Aslında Var Olmaması Gereken Ama Nedense Var Olan Virüsler | Kurzgesagt

🎁Amazon Prime 📖Kindle Unlimited 🎧Audible Plus 🎵Amazon Music Unlimited 🌿iHerb 💰Binance

Video

Transkript

Dört bir yanınızı çevreleyen saklı mikro âlemde…

…bu cihanın tek gerçek hükümdarları olan mikro organizmalarca amansız bir savaş verilmektedir.

Amip, protist, bakteri, arke ve mantarlar kaynaklar ve yer kapma uğruna sürekli bir rekabet içerisindedir.

Ve tabii bir de, diğer her şeyi avlayan korkutucu ve tuhaf virüsler vardır.

Canlı bile olmayan bu şeyler…

…en ufak boyutta, en fazla sayıda ayrıca da en ölümcül olan varlıklardır.

Her gün trilyonlarca canlıyı katlederler.

Kaynaklar falan umurlarında değildir, tek arzuları canlı varlıkların hâkimiyetini ele geçirebilmektir.

Ya da biz öyle sanıyormuşuz.

Meğerse yaşam ve ölüm arasındaki sınırı ayırt edilemez hâle getiren dev virüsler de varmış.

Hatta bunları da avlayan başka virüsler…

ᴛüʀᴋçᴇ ᴀʟᴛʏᴀᴢı & ᴀçıᴋʟᴀᴍᴀʟᴀʀ: {yigithan.kilinc

Hücreleriniz ve hatta bakterilerden bile oldukça küçük olan virüsler…

…içlerinde azıcık miktarda genetik madde ve protein bulunduran kabuklardır esasında.

Metabolizmaları, kendilerini ilerletebilecek araçları veya herhangi bir iradeleri yoktur.

Başıboş bir şekilde etrafta yüzerler…

…ve enfekte edip kontrolünü ele geçirebilecekleri bir kurbanla karşı karşıya gelmeyi beklerler.

Virüsler öyle basit varlıklardır ki, onları canlı sayıp saymamamız konusunda tam olarak emin değiliz.

Bazı bilim insanları virüslerin canlı varlıklar olduğunu öne sürmektedir.

Bazıları ise, virüslerin enfekte etmiş olduğu hücrelerin asıl canlı virüsler olduğunu düşünmekte.

“Virosel” denilen melez organizmaların ve döl ya da spor benzeri virüs parçacıklarının yani.

Birçok diğer bilim insanı da virüslerin cansız varlıklar olduğunu düşünmekte.

Virüslerin kökeni bir muammadır.

Çünkü, kendisini çoğaltmak için kurbanlara ihtiyaç duyan bir şey nasıl olur da ilk başta var olmuş olabilir?

Bununla ilgili pek çok fikir mevcut:

Virüsler, yaşamın ortaya çıkışında zorunlu kademeler olabilirler.

Veya belki de, kendi kopyalarını yapmada oldukça başarılı hâle gelmiş hücrelerden kurtulan DNA’lar olarak işe başlamışlardır.

Belki de, bütün işlerini başka varlıklara yaptıran tamamen aylak parazitlerin neslinden olabilirler.

Şu anki düşüncemize göre, virüsler muhtemelen değişik kökenlerden birçok kez ortaya çıkmıştır…

…fakat henüz bundan tam olarak emin sayılmayız.

Gerçek ne olursa olsun, virüsler bu gezegendeki en başarılı varlıklardır.

Tahminlere göre, Dünya’da 10 bin milyar milyar milyar (10³¹) virüs bulunmaktadır.

Hepsini yan yana koyup sıralasaydık eğer, 100 milyon ışık yılı uzunluğunda olurdular…

…500 tane yan yana dizilmiş Samanyolu genişliğinde yani!

Kısa süre önce, bilim insanlarının yeni bir türü keşfetmesiyle virüsler daha da acayip hâle geldi:

“Girus” de denen dev virüsler.

Bu keşif, sadece tüm rekorları kırmakla kalmadı…

…aynı zamanda da virüslerin doğası hakkında ortaya attığımız pek çok varsayımı sorguladı.

Hatta dev virüsler kendilerine ait parazitlere bile sahiptir:

“Virofajlara”.

Yani başka virüsleri avlayan virüslere.

Bu, kulağa çok mantıksız gelmekte.

Ve ilkini 2003 yılında belirlediğimizden beri, nereye baksak bu devlerle karşılaşmaktayız.

Okyanuslarda, su kulelerinde, domuzların bağırsaklarında ve insanların ağızlarında.

Ayrıca, sandığımızdan daha da acayiptirler.

Dış görünüşleri çok tuhaftır.

Kıllı geometrik yapılardadırlar ya da mini turşulara benzerler.

Daha önceden bildiğimiz tüm virüslerden çok daha büyüktürler.

Bu da, asırlardır gözlerimizin önünde bulunmalarına rağmen onları nasıl farkedemediğimizi açıklamakta.

Bilim insanları, onları mikroskop altında görmüş ve bakteri olduklarını sanmıştı.

Bu keşif, her tarafta fil boyutlarında ördekler olduğunu bulmak gibiydi aynı.

Şu ana kadar bulduğumuz dev virüslerin çoğu amip ve diğer tek hücreli varlıkları avlamaktadır.

Bir kurban bulduklarında, ona bağlanarak sahip olduğu doğal çıkıntılarla hücreye giriş yaparlar.

Tüm virüsler gibi, dev virüslerin de amacı kurbanlarının vücudunu ele geçirip üremektir.

Ağzınızdan girip bağırsaklarınızı, kemiklerinizi ve yağ dokularınızı…

…bir sıçan fabrikası inşa etmek için kullanan bir sıçanı hayal edin.

Dev virüs de, saldırı proteinleriyle genetik malzemelerini boşaltır…

…ve hücreyi içeriden yeniden düzenler.

Hücrenin yapısal ögeleri, protein üretim makineleri ve çok miktarda mitokondrisi…

…“Viroplazma” denilen bir fabrika olması için değiştirilir.

Hatta dev virüslerin bazıları, hücrelerin antiviral savunmalarından korunmak için çeper bile yapar.

İş tamamlandığında…

…viroplazma kurbanı içten tüketip hücre dolup taşana dek yeni dev virüsler oluşturmaya başlar.

En sonunda, istilacı genellikle hücreye kendisini imha etmesini emreder…

…ve başka avların peşine düşmeleri için yeni dev virüsler salar.

Fakat dev virüsleri özel kılan şey çalışma yöntemleri veya boyutları değil…

…bir virüs için düşünülen olası karmaşıklıktan çok daha karmaşık yapıda olmalarıdır.

Hücrelerinizin 20 bin civarı geni bulunur.

Sıradan bir bakterinin ise birkaç bin geni bulunur.

Koronavirüsün yaklaşık 15…

…HIV veya gribin de 10 civarı.

Sadece genlerin sayısı her şey değildir tabii ki.

Domatesin mesela, 35 bin geni bulunur.

Ancak bizler, yaşamı genellikle karmaşık yapıda bir sistem olarak düşünürüz…

…bu yüzden de belirli bir karmaşıklık düzeyinin altı…

…canlı bir organizmadan ziyade cansız bir maddeye daha yakın olmalıdır.

Fakat dev virüslerin ise yüzlerce, hatta binlerce geni bulunabilir.

Canlı ve cansız şeyler arasındaki sınırı ayırt edilemez hâle getirmektedir bunlar.

Üstelik, özel olan şey yalnızca sayılar da değildir, bu genlerin neler yaptığıdır.

Virütik genleri en basit komutlar olarak düşünmekteydik.

Kurbanlarının savunmasını hemen hemen alt edip yeni virüsler yapabilecek kadar yani.

Fakat pek çok dev virüs geni tamamiyle benzersizdir.

Gizemli genlerdir yani.

Daha da kafa karıştırıcısı…

…genlerinin çok büyük bir bölümü aslında canlılara ait karakteristik özelliklere sahiptir.

Besin alımını, enerji üretimini, ışık hasadını ve replikasyonu düzenlerler…

…ya da sadece hücreleri yaşatmak için gereklidirler.

Hatta son zamanlarda yapılan bazı araştırmalar, çok karmaşık genomlara sahip bazı dev virüslerin…

…temel düzeyde bir metabolizmayı kendi başlarına idame ettirebileceğini bile öne sürmüştür.

Şayet bu doğruysa, virüsler hakkında düşündüklerimiz daha da sarsılacak.

Daha hiçbir şey hakkında kesin bilgimiz bulunmuyor…

…fakat bir düşünceye göre, dev virüs genleri…

…kurbanlarının fizyolojisini ve gelişimini, kendi genomlarını onlara entegre ederek…

…ve onlarla kimerik organizmalar hâlinde birleşerek değiştirebilir.

Ya da tam aksine, birkaç konakçı geni yanlarına alıp kendilerini değiştirebilirler.

Dev virüsler, milyarlarca yıl boyunca hücreler ile beraber var olmuş…

…ve onlara bulaşarak yaşamın gelişimini görünmez bir şekilde etkilemiş olabilirler.

Sadece parazit olarak da değil…

…genleri her yöne doğru karıştırarak evrimi değişik yönlerde şekillendirmiş olabilirler.

Bu da, bizlere onlar hakkında bir başka benzersiz şey sunar:

“Virofajlar”.

Dev virüsleri avlayan virüsler yani.

Kavraması azıcık güç bir konsept bu.

Cansız olabilecek bir şey, bir başka cansız olabilecek şeyi nasıl olur da avlayabilir ki?

Bunlardan birine bir göz atalım gelin:

“Sputnik” virofajı, “Mamavirüs” denen bir dev virüsü avlamaktadır…

…mamavirüs de amipleri avlamaktadır.

Sputnik, kendini kopyalayabilmek için geni ve araçları bile bulunmayan ufacık ve minimalistik bir virüstür.

Özelliği ise, mamavirüslerin viroplazma fabrikalarını gasp edebilme kabiliyetidir.

Dolayısıyla virofajlar, dev virüslerin avları olan amipleri enfekte edebilmek için…

….öncelikle dev virüsleri enfekte etmelidir.

Sputnik’in enfekte ettiği mamavirüs viroplazması…

…yalnızca birkaç yeni dev virüs üretebilir…

…ve o üretilenlerin de pek çoğu hasarlı ve bozuk olduğundan başka hücreleri enfekte edemez.

Bunun yerine, viroplazma bir sürü yeni sputnik virofajı üretir.

Diğer virofajlar daha da kurnazdır.

Bir viroplazmayı enfekte ettiklerinde…

…yeni oluşturulmuş dev virüslere kendi genetik kodlarını ilave ederler.

İçlerine virofaj girmiş bu dev virüsler, bir dahaki sefere başarılı şekilde bir hücreyi enfekte ettiğinde…

…hücre, dev virüs yerine çoğunlukla virofaj üretir.

Dev virüsler de tamamıyla savunmasız değildir tabii ki.

Birkaç sene önce…

…bilim insanları virüslere karşı bakteriyel bir savunma sistemi olan “CRISPR”ı keşfettiğinde…

…tüm dünya hayretler içinde kalmıştı.

Meğerse bazı dev virüslerin…

…virofajlara karşı CRISPR benzeri bir bağışıklık sistemi bulunmaktaymış.

Buna karşılık da canlı hücreler, virofajları “dev virüs karşıtı savunma mekanizması” olarak kullanabilir.

Bazı protistlerin, virofajların genetik kodlarını kendi genomlarına entegre edip onları sakladığı bulunmuştur.

Protistler, dev virüsler tarafından enfekte edildiğinde…

…kendilerine virofajlar üretip dev virüs fabrikalarını ele geçirmek için genetik kodu kullanmışlardır.

Protist, dev virüs enfeksiyonu yüzünden sonunda yine ölecektir…

…fakat dostlarını öldürmek için dev virüsler salmak yerine…

…onları avlasınlar diye virofajlar salıvermiştir.

Bu videoda bahsettiklerimiz hakkında harika olan şey henüz daha başlangıç aşamasında olmamız.

Dev virüsler ve virofajların keşfinin üzerinden daha 20 sene bile geçmedi.

Mikro âlemde bir sürü şey meydana gelmekte.

Yaşam, soyut bir olgudan ziyade trilyonlarca organizma ve virüsün oynadığı bir masa tenisidir.

O yüzden de, ne zaman kendinizi kötü hisseder ve keşfedecek yeni şeyler olmadığını düşünürseniz…

…her bir yanımızda bulunan ve yakından bir bakış atmadan görünmeyen dev virüsleri…

…ve fil boyutlarındaki ördekleri aklınıza getirin.

[Sponsor]