Video
Transkript
Bu videomuzda,
$250,000 bir tatile çıkıyoruz.
Bu çok güzel.
Gerçek mi bu?
Ve bu tatille $100,000, bir başkana layık
tatil arasındaki farkı göreceğiz.
Bu taraftan efendim.
Ayrıca Eyfel Kulesi’ni kapattırdığımız
$50,000 bir tatil…
Buraya sımsıkı tutunuyorum.
Ve bu $1 tatili de deneyimleyeceğiz.
Bu taraftan beyler. İşte, tatil yerimiz bu kulübe.
-
İçi bile görünmüyor.
-
Düzgün bir duvar yok, Jimmy.
-
Eh, en azından duvar var.
-
Çok iğrenç.
Bir dolar olduğuna inanmıyorsanız…
- İşte bakın.
- Oh, $0.93. Seni sahtekar.
$1 yuvarladım.
Bir doları bu yatak, ki kalasların üstüne konmuş bir şilte bu,
bu kırık komodin
ve tam çalışmayan bu ışığa ödedik.
Oh, şuna bak.
Son olarak, tavandan gelen rastgele sesler de ücrete dahil.
Odada sesler duyuyordum, meğerse tavanda rakun varmış.
Bir çok insanın otel odasında rakun olsa sinirleri bozulur,
ama biz nedense memnunuz.
- Çıkış saati ne zaman?
- Yarın.
Unutmayın, videonun ilerleyen kısmında
$100,000 bir tatil
ve $250,000 bir tatil bizi bekliyor.
Videoyu direkt oraya sardırsak?
Olmaz, acı çekmemiz gerek,
ki bu durumu mutlu anlarımızla kıyaslayabilsinler.
Acı çekmemiz hoşlarına gidiyor.
Bu tek kişilik yatağa mı sığacağız yani?
Dört yatak isteseydik $4 ödeyecektik.
Önce, şu kumu temizleyelim.
Rakun içeri girmiş.
Küçük bir çocuk gibi çığlık atmadım farzedin.
Sırada,
bundan 10,000 kat daha pahalı bir tatil var.
Geceliği $10,000 dolarlık tatile hoşgeldiniz.
- Vay be.
- Burası acayip güzel!
Dur, bu da ne?
Bu otel odasında denizanası var.
- Yani, bu çok lüzumsuz.
- Oh, dışarıda havuz var.
Hem de özel havuz.
Film sahnesi gibi görünmüyor mu bu?
Plaja açılan otel odası.
- Vay be.
- Burası özel plajımız mı?
Aman Tanrım.
İnanılmaz.
Tareq, su normalde bu kadar mavi olur mu?
Bilmiyorum.
Bu her şey dahil tatile devasa bir spa…
İşte bu.
Flamingo dolu bir park…
Oh, dövüşüyorlar.
- Flamingolar.
- Ve sınırsız oda servisi de dahil.
Pekala, ne isterdiniz?
Ne varsa.
Buranın tek eksiği rakun olmaması.
Hey ufaklık.
Ama bu sebepten onları suçlayamam.
Tabii buraya on bin dolar ödediğimiz için,
erkesin kendi katı da oldu.
Jimmy’’nin odasının aynısı, ama en üst kattayım.
Ah, hamak da varmış.
Bence ıslanmadan üstüne çıkabilirim
Başardım.
Hey, manzaraya baksana.
- Chris!
- Hey.
Yakaladım.
- 3, 2, 1…
- Hey!
Pekala, birkaç kural koyalım.
- Kural bir.
- Evet?
Havuza yastık fırlatmak yok.
Kural iki.
Üzgünüm, Tareq. Ve şimdi oteli meşhur eden özellik…
Bu akıl almaz devasa havuz
kişisel plajımıza kadar uzanıyor.
Su nasıl taşmıyor ki?
Çok fazla sorum var.
Tatile getirdiği çocuklarını havuzda
oynarken izleyen bir baba gidi hissediyorum.
On bin dolarlık tatil inanılmazdı ama
Dünya’nın öbür ucundaki sıradaki
tatilimizin yanında hiçbir şey.
Sırada Paris’teki elli bin dolarlık tatil var.
- Oui!
- Baget!
$50,000 tatilimiz
tamamen özel ve lüks bir feribot turuyla başlıyor.
Bu da ne? Motoruymuş.
Dostum, hangi yıldayız? 1805? Tareq, o adama zoom yap..
Bizi çekiyor. Hey
- O da el sallıyor.
- YouTube kanalın var mı??
Şey, sanırım dilimizi bilmiyor.
Bu tatilin kapsamında mükemmel yemekler,
tam kapsamlı bir şehir turu…
Pekala
Ve harika manzaralı lüks otel odaları mevcut.
- Biraz romantik değil mi?
- Evet.
Evet. Çendlır’la bir öpüşün.
Ve son olarak, çok pahalı bir sürprizimiz var.
Millet, eminim merak ediyorsunuzdur.
$50,000 bir tatildeyiz,
ama elli bin dolar tutacak hiçbir şey yapmadık.
Evet. Nerede, sürpriz nerede?
Tam arkanda.
Arkada Eyfel Kulesi var.
Evet. Eyfel Kulesini gezmek için kapattırdık.
Bir dakika, sahi mi?
Evet.
Paranın ne kadarı Eyfel’e gitti?
Neredeyse tamamı.
Şu an Eyfel Kulesi’ndeyiz.
Sanki kaçak giriyoruz.
Hayır, şaka yapmıyorum. Hepsi bizim.
Başka kimse yok. Buradan direkt girebiliriz.
Yasadışıymış gibime geliyor.
Çoğu zaman burası çok kalabalıktır.
Ama kulenin tamamını kapattırdığımız için,
kulenin tepesine çıkmayı deneyeceğiz.
En tepesinden bahsediyorum
Beyler, daha oyalanmayalım. Haydi gidelim.
Yukarı çıkarken
yerden 57 metre yüksekteki
dünyaca ünlü restoranın bulunduğu birinci katta durduk.
Şu işe bak, Eyfel Kulesi’nde kimse olmamasına rağmen
yine bizi restoranın üç köşesine koydular.
Eyfel Kulesi’nin zirvesine çıkan asansör bu.
çıkan asansör bu.
Korkutucu görünüyor. Açıl susam açıl.
Teşekkürler. Buradan evimi görebiliyorum.
Şu an Fransa’dayız.
Buradan otelimizi görebiliyorum.
- Baksana ne kadar yüksekteyiz.
- Oh, kulaklarım çınlıyor.
Pekala, bakalım manzara nasılmış.
Aman Tanrım.
Buradan tüm şehir görünüyor.
Dostum, çok güzel.
Tareq, çıkmamız gereken yüksekliğe baksana.
Dostum, çık çık bitmez burası.
Ben zirveye yaklaştık sanıyordum.
Yukarı çıkıyoruz.
Şu an zirveye çıkıyoruz. Bir zamanlar
burası dünyanın en yüksek yapısıydı.
- Atlasam mı şimdi?
- Hayır, kımıldama.
Haydi beyler, beni takip edin.
Yolun gerisinde asansör yok, merdiven çıkacağız.
Oh, burada rüzgar çokmuş.
Çok yüksekteyiz. Aman Tanrım.
Aman Tanrım.
Tareq, kamerayı düşürme
Şu an yerden 274 metre yüksekteyiz.
Ziyaretçilerin çıkabileceği azami yükseklik bu.
Ama burası bugünlük bizim olduğuna göre, bir sürprizim daha var.
Sizce kapının ardında ne olabilir?
Merdiven.
Aslında – söyledim mi ki?
- Nereden biliyorsun?
- Buradan görünüyor
Yani, evet, merdivenler var ama
buradan en tepeye çıkılıyor,
kimsenin çıkmasına izin yok.
Aman Tanrım.
Dostum.
Aman Tanrım.
- Çıkmamıza izin var mıdır?
- Bilmiyorum.
Çok korkutucu.
Korkuluk tam belime geliyor.
Buraya sımsıkı tutunuyorum.
Buranın neden turistlere kapalı olduğu belli.
Şehrin öbür ucundaki kameramanımız
da şu an bizi kayda alıyor.
Yaklaşık iki kilometre ötede.
Lens yeterince iyiyse,
$50,000 tatil için el salladığımızı görebilir.
Kabul edin, bu çok güzeldi.
İnanılmaz bu.
İnsanın hayatta bir kere başına gelir. Şuraya bak–
EN güzel kısmı için hazır mısınız?
Bir YouTuber’ın neden bu kadar gücü var bilmiyorum ama… Işıklar!
Ah, işte bu.
Aman Tanrım.
Sanki diskodayız.
Oh, vay canına.
Millet bu işe yarayacak mı bilmiyorum ama…
Tüm ışıklar kapansın.
Zifiri karanlık.
Eyfel Kulesi tamamen karanlık.
Buradaki milyonlarca Fransız ne düşünüyor acaba?
Beni bu kuleden indirmeleri lazım.
Neden elimde bu kadar güç var bilmiyorum.
Şimdi de, $100,000 tatil için İşviçre’ye gidiyoruz.
Ama bu sıradan bir tatil değil.
Bu otelde beş santim kalınlığında kurşun geçirmez camlar
ve tüm binayı kapatabilen bir acil durum butonu mevcut
Güvenlik seviyesi son derece yüksek
Çünkü bu otelde dünya liderleri, başkanlar tatil yapıyor.
Ayrıca the sidemen de buralardaydı, ben de davet ettim.
Aman Tanrım.
Burası yemek kokuyor.
Burada tüm okyanusu görebiliyoruz.
- Ne?
- Çok çılgın.
Burası Avrupa’nın en pahalı teras kat süiti.
Sekizinci katın tamamını kapsıyor.
Onlarca oda mevcut, t onla çalışan gece gündüz hizmete hazır
ve yemekler kesinlikle inanılmaz.
İster misin? Evet. Bence istersin.
İşte bu.
Genelde ağırladığınız misafirlere kıyasla bizimkiler sizce nasıl?
Yani diğerlerine kıyasla sizce daha aptallar mıdır..
Dediğim gibi, dünyanın en güçlü liderleri
burada tatil yapmayı tercih ediyor.
Bill Clinton bile burada kaldı ve süikaste de uğramadı.
Gayet güvenli
Güvenlik önlemi olarak burada kurşun geçirmezler camlarımız mevcut.
Yani bu, bu bile kurşun geçirmez mi?
Vay canına. Çok kalınmış.
Epey sağlamdır.
Umarım öyledir. Ben de başkanım.
Bu arada tavana keskin nişancılar konumlandırabiliriz.
nişancılar konumlandırabiliriz.
Keskin nişancılarınız mı var?
The Sideman adına pazarlık yapma yetkin var mı?
- Elimden geleni yaparım.
- Evet.
Şey, bu pazarlıkta işime yarar.
Yüzde on hissenizi istiyorum.
- Peki ne kadar?
- Senin söylemen lazım. Sen söyle.
200 milyon, Jimmy.
200 milyon.
Pekala, acil durum butonuna…
- Olamaz.
- Yalan yok,
buraya geldik beri o tuşa basmak istiyorum.
Bunun iyi fikir olduğunda hemfikiriz.
- Hayır.
- Hayır.
Karl. Bill Clinton’sın ve tehdit altında hissediyorsun.
- Butona bas. Pekala.
- Butona bastı.
Ah, dur,
-
kapının kapandığını gördüm.
-
Bir dakika, burada kilitli mi kaldık?
-
Kilitli mi?
-
Orada mısınız?
Nolan mı o?
Evet, ve kapı da şey, kapalı.
İki dakikalığına çıkmıştım.
Hangi buton açıyor ki?
Butona bastıktan sonra açamazsın ki.
Butona tekrar basarsanız
polis gelir
ve ağır ceza keserler.
Bir daha basma.
Hep merak etmişimdir acaba
bir başkan mesela McDonald’sa nasil gider?
Bakalım başkanlar nasıl seyahat ediyor. Haydi gelin.
Görünüşe göre eğer başkansanız
her yere korumalarla gitmeniz gerekiyor.
Yani, yola çıktığınızda…
Oh, bütün bir konvoy var. Pekala, pekala…
Hangi arabaya binmemiz gerekiyor ki?
Üçüncü veya dördüncü.
Genelde üç veya dördüncü mü dedin?
- Peki hangisi en tehlikelisi?
- İlk araba.
Nolan, bence sen ilk arabaya bin.
- Tabii olur.
- Tamam.
Kim benimle gelmek ister?
Heri, haydi gel.
Harry, Chandler.
Bence başkan ortada oturmuyordur.
Normalde yanımda korumalar olması gerek ama
şey, sizinle idare edeceğiz.
Buraya sıkışıver dostum. Sıkış.
Hangi başkan McDonald’a gider ki?
O cam açılmıyor mu? Hey, keyifler nasıl?
Ama şimdi vurulacağız. Şimdi vurulacağız.
Bunu yapabildiğimize inanamıyorum.
Delice bu.
Görünüşe göre konvoyla seyahat edince
insanların da dikkatini çekiyorsunuz.
Nasıl keyifler?
Bu çılgınca dostum.
Dikkatlerini iyice çektik sanırım.
Millet başkanmışız gibi
video çekiyor. Çok tuhaf bu.
Tabii McDonald’s seyahati de biraz tuhaflaştı.
Neler oluyor?
Güvenliğe aldırmayın.
Jimmy, sence bu Eyfel’den daha mı iyi?
Nuggetslerin tadına bağlı.
Elbette şu ana kadarki
tüm tatiller harikaydı,
ama bir sonrakinin yanında hiçbir şey değil.
Son tatil rotasyonumuz Dünya’nın bir başka ucunda.
Şimdi de $250,000 tatil için Japonya’dayız.
Ve burada özel bir misafirimiz var.
Yani, sonunda kadar izlemek isteyebilirsiniz.
Tatile, valizlerimizi
Japonya’nın en pahalı oteline bırakarak başladık.
Burası devasa.
Otel odası yankı yapıyor.
Ve ardından
Tokyo’yu daha yakından tanımak istedik.
Şimdi de şehrin sokaklarında Mario Kart’lar süreceğiz
Özel Mario Kart’lar kiraladık
ve Japonya trafiğine karıştık.
İnsanlar bize bakıyor.
Bence bunlar trafiğe çıkmaya uygun değil.
Yanımdan gerçek arabalar geçiyor.
Baksana ne kadar çok insan var burada.
Dünya’nın en yoğun yaya trafiği burada
ve biz de tam ortasından geçiyoruz.
Oh, Tokyo’da Go-Kart sürüyoruz. Go-Karts!
Dostum. Japonya’ya bayılıyorum.
Burası çok çılgın.
Bir sonraki istikametimizde
kılıç ustası Yoşioki Sumida’yla tanışacağız.
26 yıldır katanayla çalışıyor ve
bize samuray sanatına dair özel
bir ders vermeyi kabul etti.
Hepimizin birer katanası var.
Ve ilk dersimiz kılıç savurma teknikleri.
Tabii düşündüğümüz kadar kolay değildi.
Olamaz. Bir de oraya zum yapıyorlar.
Sonra sıra bana geldi.
Beyler, sizce başarabilir miyim?
- Evet.
- Evet. Halledersin.
Hey! Bizimkiler ne yapacak görelim.
Whoa, whoa, whoa!
Bunu nasıl yaptım?
Ardından usta bize bu harika katana’yı hediye etti.
Bunu haketmiyorum, ama teşekkürler.
Ve bu çeyrek milyon dolarlık bir tatil olduğundan,
dünyanın en prestijli suşi ustasını tuttuk,
tabii yüzen restoranıyla beraber.
Louis Vuitton altlıkları var.
Aşçı tüm yemekleri hemen yanımızda hazırlıyor.
Ve bir ustayı işinin başında görmek
en güzel yemek deneyimlerimden biriydi.
Oh, wow.
Aman Tanrım.
Kuşlara ton balığı verebileceğimizi söylediler.
Al bakalım ufaklık.
Nasıl havada yakaladı gördün mü?
Ve hesabı ödedikten sonra…
Teşekkürler.
…Hayatımda gittiğim en çılgınca yere gittik.
Pekala, beni takip edin. Burayı komple kiraladım.
Ama görmeden önce… Çoraplar çıksın.
Burayı deneyimleyebileceğiniz bir sanat müzesi gibi düşünün.
Aman Tanrım.
Tüylerim diken diken.
Gözlerime bile inanamıyorum.
Sence öldüğünde gördüğün şey bunun gibi midir?
Herhalde.
Burası nedir böyle?
Burası normalde insan kanıyor ama bu özel deneyim için
burayı tamamen kapattırdık.
Bu yaptığımız en güzel şeylerden biri olabilir.
Dostum, bunlar balık mı?
Bir müzede, bir havuzdayız
ve sanal balıklarla oynuyoruz.
Bu bir tatilde yapılabilecek en özgün şey olmalı.
Dur, balıklar etrafımızı sarıyor.
Baksana, etrafımızı sarmayı nasıl düşündüler?
Bizi sevdiler.
Şimdi de etrafa yayılıyorlar.
Şimdi hepiniz acıkmışsınızdır.
O yüzden şu an robotlar tarafından işletilen bu restorana geldik.
Ne?
İsmim Pepper.
Bize masa ayarlar mısın, Pepper?
Tabii. Rahat bir yer bulalım.
Bu mekanın tamamını rezerve ettik.
Yani, bizim dışımızda sadece robotlar var burada.
Yemek robotu geldi.
Bir dakika. Yani, yemeği robot mu getiriyor?
Tüyleri kabarık çirkin bir robot.
Pepper nedense gözlerini Chandler’dan ayırmıyor.
Pepper, Chandler sevmedi.
Dostum ben ne yaptım ki?
Millet, karnınızı iyice doyurun.
Çünkü bir lunapark kiraladım
ve orada PewDiePie’la buluşacağız.
Ki bu çılgınca. Çünkü PewDiePie benim eski dostum sayılır.
Mr. Beast ben ne zaman gelirsin diye bekliyordum.
Ona T-series kanalıyla girdiği abonelik yarışında yardım etmiştik.
Telefonunuzu alın,
YouTube girin, PewDiePie aratın ve kanalına abone olun.
Bir noktada onun takipçi sayısına yetiştik.
Mr. Beast’in takipçi sayısı benimkini geçti.
Sanırım çektirdiğimi şimdi kendim çekiyorum.
Ama sorun değil. Jimmy bunu hakediyor.
Uzun zamandır arkadaş olmamıza rağmen
hiç yüz yüze tanışmamıştık.
Yani uzun süredir tanışmayı beklediğimizden…
Bu lunaparkın tamamını kiraladım.
Burasi Fuji-Q Highland,
tüm Japonya’da en korkunç hiz trenlerinin olduğu lunapark.
Genelde binlerce insan sıra bekliyor olur ama,
her zaman olduğu gibi,
burayı da kapattırdım.
Neye istersen binebilirsin.
Lafımı bitirmemiştim ama neyse.
Şimdi bu hiz trenine tek başıma bineceğim.
Bu gördüğünüz Dünya’nın en keskin
inişlerine sahip hiz treni.
Korkuyor musun?
- Evet.
- İyi eğlenceler.
Onun adına ben korktum.
Ve söz verdiğim gibi
YouTube’un babasi PewDiePie, lunaparkta bizimle buluştu.
Planladığımızdan biraz geç geldi. çünkü ona yanlış saat verdim.
Üzgünüm, Felix.
Ve lunaparktaki en çılgın hiz trenine binmek istedi…
Neden korkuyorsun?
Hiz treninden çok korkarım.
Bu tam tur dönmüyor bile.
Felix binerse ben de binerim.
- Gidelim.
- Çok korkuyorum.
Bineceğim. Bineceğim.
Eğer bu hiz treninde ölürsem, hepiniz berbat hissedeceksiniz.
Ayakkabılarımızı çıkarmamız mı gerek?
- Düşebilecek her şeyi.
- Kötü olduğu oradan belli.
Ayakkabı bile tehlike teşkil ediyor.
Yapabilirsin. Bir şey olmaz.
Yapamam.
Bu benim en kötü kabusum.
Korkuyorum. Korkuyorum. Binmek istemiyorum.
Beni de korkutuyorsun. Sakin ol!
Ne yaparsan yap. Ama kusma.
Acayip korkuyorum. Başka bir şeye binseydik?
Şöyle güzel, rahat bir şeye binebilirdik.
Aslında nasıl olduğuna dair fikrim yok.
Bazı noktalarda 90 derece inişler var.
- Beni korkutuyorsun.
- Beni neye bulaştırdın böyle?
Beni buraya getiren sensin.
Ama bilmediğimiz bir şey vardı…
tren geri geri gidiyor.
Neden geriye gidiyoruz?
Bunu neden yapıyorum ki?
Aman Tanrım. Ters döndük.
Jimmy!
Çok çılgın bu!
Bindiğim en iyi Hiz Treni bu.
Aman Tanrım.
Felix, biz ne yaptık böyle.
Ağlıyorum ben
En iyi hiz treni bu.
Gözümden yaş geldi.
Seninle tanışmak güzeldi Jimmy. Şimdi gitmem gerek.
Pekala.
İlk virajda bağırmaya başladın.
Bu da ne?
Teşekkürler.
Hiç bu kadar sert patates yemedim.
Abone sayımı geçersen öyle olur işte.
Felix, seni geçtiğim için üzgünüm.
Ama beni böyle tehdit etmene gerek yok.
- Güzelmiş.
- Evet, Güzelmiş.
$250,000 tatil de böyleydi.
Felix, , kapanışı sana bırakıyorum.
Çak bir yumruk.