Telefonunuz Size Zarar Verebilir Mi? Elektromanyetik Kirlilik | Kurzgesagt

🎁Amazon Prime 📖Kindle Unlimited 🎧Audible Plus 🎵Amazon Music Unlimited 🌿iHerb 💰Binance

Video

Transkript

Elektrik, her zaman etrafımızdadır.

Hayatımızı daha kolay, daha güvenli ve daha eğlenceli hale getirir.

Ve çoğumuz bunu fark etmeyiz bile.

Fakat, çok fazla elektrik diye bir şey var mı?

Modern dünyanın temelini oluşturan şey

bizi yavaşça öldürüyor olabilir mi?

Kurzgesagt - Kısaca (Çeviren RunoKati, Emirhan Yılmaz, M.-Düzeltme)

Ayrıntıya girmeden önce

elektriğin ne olduğunu

ve bizleri nasıl etkilediğini anlayalım.

Elektrik akımı, elektrik yükünün hareket etmesidir.

Bu hareket, elektrik ve manyetik alan oluşturarak boşluğa yayılır ve enerjiyi taşır.

Buna “elektromanyetik radyasyon” diyoruz.

Radyasyon, insanları çok tedirgin eden bir kelimedir.

Ancak “radiate” kelimesi sadece ortama saçmak anlamına geliyor.

Aynı evimize ısı veren radyatörün, kızılötesi radyasyona benzer şekilde ısı yaydığı gibi.

Elektromanyetik spektrumun farklı bölümleri,

farklı radyasyon türlerine karşılık gelir.

Ve pek çoğu tamamen zararsızdır.

Bazıları tehlikeli olsa bile…

Ultraviyole ışını, x-ray ve gama ışınları gibi kısa dalga boyu olan radyasyonlar;

elektronları atomlarından koparacak,

yanıklara ve genetik hasara yol açabilecek kadar güçlüdür.

Radyasyon terimini duyduklarında çoğu insanın aklına gelen şey budur.

Spektrumun geri kalanı; görünür ışık, kızılötesi ışık, mikrodalgadan radyo dalgalarına kadar

geniş bir yelpazede daha uzun dalgaları kapsar.

Bu, her çeşit insan teknolojisi tarafından yayılan türdür.

Cep telefonları, Wi-Fi yönlendiriciler,

elektrik kabloları, beyaz eşyalar, yüksek gerilim hatları ve çeşitli ev aletleri…

Bu tür radyasyonlar, vücudumuzdaki moleküllere zarar vermezler.

Fakat bazıları, kaslarımızı ve sinirlerimizi uyarabilir

ve ayrıca vücudunuzdaki kılları titretebilir.

Bu da bazen insana normalin üzerinde bir karıncalanma hissi verir.

Diğer türlerse yemek yapmak için kullanışlıdır.

Mikrodalgalar yemeğinizin etrafındaki su moleküllerini titretir

ve ısıtır.

Bu, her zaman olan bir şeydir.

Örneğin plajda hissettiğiniz o hoş sıcaklık,

cildinizin güneşten, elektromanyetik ve kızılötesi radyasyona maruz kalarak ısınmasıdır.

Her zaman doğal ve genelde zararsız elektromanyetik radyasyon kaynaklarıyla çevriliyiz.

Ve hep öyleydik.

Fakat sanayi devrimiyle beraber

yakın çevremize bir çoğunu ekledik.

Bunun gerçekten tehlikeli olup olmadığı sorusu

ilk kez 1979’daki bir çalışmada elektrik hatları ile lösemi hastalığının bağlantılı olduğunu açıkladığında

halkın dikkatini çekti.

Bu özel çalışma hızlıca gözden düşse de

Lösemi ve elektrik hattı arasındaki bağlantı açıklanamadı.

Ve somut bir kanıt bulunamadı.

Ama bu fikir bir kez öne sürüldükten sonra hep devam etti.

Ve olası tehlikelerle ilgili binlerce çalışma gösteriyor ki,

bu konu hala ciddi bir tehdit olarak görülüyor.

Birçok insan, cihaz ve telefonlarımızdan gelen radyasyona duyarlı olduğunu iddia ediyor​.

Baş ağrısı, mide bulantısı, deri reaksiyonları, göz yanması ya da tükenmişlik gibi

belirtiler olduğunu söylüyorlar.

Ama bu belirtiler sadece günlük olarak rapor edilen etkiler.

Birkaç çalışma çok sarsıcı sonuçlar buldu.

İnsanların telefondayken,

kullandıkları beyin bölümleri arasındaki olası bağlantılar gibi.

Bilimin cevaplamaya çalıştığı sorunun ise

radyasyonun şiddetli etkileriyle pek alakası yok.

Örneğin, X-ışınlarının hücrelerinizdeki DNA’ya anında zarar vermesine sebep olduğunu

fakat aynı etkinin radyo dalgaları ile gerçekleşmediğini biliyoruz.

Asıl soru şu:

Henüz bilinmeyen bir mekanizma nedeniyle, uzun vadede sürekli kuşatıldığımız zayıf bir elektromanyetik radyasyon türü mü?

Bu soruyu cevaplamak sandığımızdan daha zor çıktı.

Binlerce kaynak, raporlar

ve farklı organizasyonlardan açıklamalar var.

Bu yüzden bu video için iyi çalıştık.

Araştırmamıza açıklama kısmından göz atabilirsin.

Bulduğumuz şey bilimin nasıl tartışılması

ve nasıl tartışılmaması ile ilgili güzel bir örnek oldu

Elektromanyetik radyasyonla ilgili panik yaratan çok sayıda çalışmanın birçoğu​

son derece çelişkili.

Örneğin,

anketlere ve kendi kendini raporlamaya dayalı bir dizi nüfus çalışması gibi.

Bu ne anlama geliyor?

Örneğin beyin tümörü hastalarına son birkaç yılda telefonlarını ne kadar kullandıklarını sorulduğunda,

ki problem, insanların tam olarak doğruyu söylememeleridir.

Olayları yanlış hatırlama eğilimindeyiz veya kolayca manipüle olabiliriz.

Bunun üzerine,

çalışmalar veya medya anketleri kendi fikrine uygun cevapları seçiyor olabilir

ya da en heyecanlı başlığı çıkarmak için yapıyor olabilir.

Örneğin

cep telefonu radyasyonundan sıçanlarda ve farelerde kanser arayan bir çalışma var ve

sonuçlar bir bağlantı gösteriyor gibi.

Fakat bi nedenden dolayı tüm farelerde değilde sadece erkek farelerde görülüyor.

Ancak sanki cep telefonları kanser yapıyormuş gibi başlık atıyorlar.

maalesef bu konudaki çalışmalardan hem negatif hemde pozitif sonuçlar çıkabilir.

Başka bir açıdan WHO (Dünya Sağlık Örgütü) radyo frekanslarını

kanserojen olarak sınıflandırdı.

Ancak bunun anlamı,

kansere neden olabilecek bazı ipuçlarının olduğunu, ancak ispatlayamacağımız anlamına geliyor.

Bu yüzden bir gözümüz hep açık olacak.

Yani, biraz daha geniş açıdan bakarsak, büyük resim nedir?

Her şeyi hesaba katarsak

insan çalışmalarında, maruz kalma değeri sınırlarının altındaki elektromanyetik radyasyonun

sağlık sorunlarına neden olduğuna dair tutarlı bir kanıt yok.

Bazı istatistiksel dernekler var

fakat çoğunlukla zayıf ve tutarsızlar.

Kesin bir sebep-sonuç ilişkisi olsaydı,

elimizdeki tüm veriler sayesinde şimdiye kadar bilirdik.

Bilimin şimdiki durumuna bakarak,

laptopunuzdan, telefon veya telefonunuzdan çıkan radyasyondan endişelenmeli misiniz?

Cevap: Hayır endişelenmemelisiniz.

Peki zararlı diyen insanlar ne olacak?

Çalışmalar bu insanların Nocebo etkisi diye adlandırılan bir etkiden etkilendiğini gösteriyor.

Eğer baş ağrınız varsa ve laptopu kapattığınız anda daha iyi hissetmeye başladıysanız

bu ikisi arasında bir bağlantı olduğunu düşünürsünüz.

Bu kaygıya bir kez kapılınca, zayıf radyasyonun size zarar verdiği fikri

sizin için asıl zararlı olan şey olabilir.

Bu insanları küçümsemek kolaydır.

Bu yüzden çoğu ciddiye alınmadıklarını düşünür

ve durum onlar için çok daha kötü bir hal alır.

Destek almaları gerekir.

Fakat şu ana kadar, maruz kalma değeri sınırının altındaki elektriğin

insanlar üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi olduğuna dair

sağlam bir kanıtımız olmadığını bilmekte yeterlidir.

İçinde yaşadığımız “dikkat!” ekonomisinde

Kanıtlanmamış tehlikelerden bahsederek,

bizim için kesinlikle kötü olduğunu bildiğimiz şeyleri ihmal etmemize neden olabilir.

Sadece bir örnek vereceğim .

Hava kirliliği, her yıl 4,2 milyon erken ölümle bağlantılı.

Ve kesinlikle bugün düzeltebileceğimiz bir şey.

Hala insanları daha güvenli hissettirmek ve öyle kalmalarını sağlamak için

halen devam etmekte olan uzun vadeli çalışmalar var.

Örneğin, telefon görüşmelerinin sıklığını ve süresini tam olarak ölçerek

cep telefonu kullanımının olası sağlık etkilerine bakacak Cosmos çalışması gibi.

Ancak bu uzun vadeli çalışmaların sonuçlandırılmasını beklerken

üzerinde durulacak daha fazla acil sorun var.