Nesin Sen? | Kurzgesagt

🎁Amazon Prime 📖Kindle Unlimited 🎧Audible Plus 🎵Amazon Music Unlimited 🌿iHerb 💰Binance

Video

Transkript

Siz dediğimiz şey bedeniniz midir?

Yani, sayılır, değil mi?

Ama bunun böyle olmaktan çıktığı bir sınır var mı peki?

Kendinizden, artık siz olmaktan çıkana dek ne kadar fazla parça sökebilirsiniz?

Hem bu mantıklı bir soru mu ki?

ᴛüʀᴋçᴇ ᴀʟᴛʏᴀᴢı: {yigithan.kilinc

Fiziksel varlığınız trilyonlarca hücreden oluşur.

Vücudunuzda, Samanyolu’nda bulunan yıldız sayısından en az 10 kat daha çok hücre vardır.

Bir hücre, yaklaşık 50,000 tane farklı proteinden oluşan canlı bir makinedir.

Bilinci, iradesi veya herhangi bir amacı yoktur…

…öylece var olmaktadır işte.

Fakat yine de bir bireydir.

Hücreleriniz, hep beraber yemek hazırlamak, kaynak toplamak…

…eşya nakletmek, çevreyi taramak vs. işler için dev yapılar oluşturur.

Eğer ki vücudunuzdaki hücreleri alıp onları uygun bir ortama koyarsanız…

…bir süreliğine daha hayatta kalmaya devam edeceklerdir.

Yani, hücreleriniz sizsiz var olabilir…

…ancak siz, onlarsız var olamazsınız.

Eğer tüm hücrelerinizi sizden alsak, geriye artık “sizden” bir şey kalmaz.

Hücrelerinizin artık siz olmaktan çıktığı bir sınır var mıdır peki?

Örneğin, organlarınızdan birini bağışlarsanız…

…milyarlarca hücreniz, başka birisinin vücudunun içinde yaşamaya devam eder.

Bu, sizden bir parçanın başka birisinin bir parçası olduğu anlamına mı gelir?

Yoksa bu öteki vücut, sizin bir parçanızı mı hayatta tutuyordur?

Ya da gelin bir deney düşünelim:

Siz ve sokaktaki rastgele bir kişi hücrelerinizi değiştiriyorsunuz.

Birer birer, sizin vücudunuz diğer kişinin hücrelerini…

…diğer kişinin vücudu da sizin hücrelerinizi alıyor.

Ne zaman karşıdaki kişi artık siz hâline gelir?

Yoksa hiç olmazlar mı?

Yoksa bu, aşırı yavaş ve iğrenç bir şekilde sizi teleport etmenin bir yolu mudur?

Deneyi daha da karmaşık hâle getirelim.

Kendimizi değişmez bir varlık olarak düşünmemiz savunulacak bir görüş değildir.

Hücrelerinizin neredeyse tamamı hayatınız boyunca ölmelidir.

Sadece bu videonun başından itibaren 250 milyon kadar hücreniz öldü bile.

Saniyede 1 ilâ 3 milyon kadarı ölmektedir.

7 yıllık bir zaman periyodunda…

…hücrelerinizin çoğu, en az bir kere yenileriyle değiştirilmiştir.

Hücrelerinizin her bir değişiminde önceki hâlinizden azıcık daha farklı olursunuz.

Yani, bir parçanız sürekli olarak ölmektedir.

Yaşlanacak kadar şanslıysanız…

…bir katrilyon (10¹⁵) civarı hücreniz yenilenmiş olacak.

Yani kendiniz olarak saydığınız şey, sadece şipşak çekilmiş bir fotoğrafınız gibidir aynı.

Ama bazen hücreler bozulur ve ölmek istemezler…

…ve vücutlarımızın birliğinin mahiyetini sorgularlar.

Böyle yapan hücrelere “kanser” deriz.

Biyolojik toplum kontratını feshederler ve neredeyse ölümsüz hâle gelirler.

Kanser, dışarıdan gelen bir istilacı değildir…

…kendi hayatta kalışını, sizinkine tercih eden sizin bir parçanızdır.

Ancak bir kanser hücresinin içimizde başka bir varlık hâline geldiğini…

…ve sadece gelişip hayatta kalmak isteyen başka bir varlık olduğunu da söyleyebilirsiniz.

Hayatta kalmaya çalışıyor diye suçlayabilir miyiz onu?

1951’de ölen genç kanser hastası Henrietta Lacks’ın hücrelerle alakalı ürpertici hikâyesini anlatalım size.

O zamanlarda hücreler, laboratuvar ortamında genellikle sadece birkaç gün hayatta kalabiliyordu.

Bu da, onlarla ilgili yapılacak olan araştırmaları aşırı zor yapıyordu.

Henrietta’nın kanser hücreleri ise ölümsüzdü.

Gelecekteki yıllarda, tekrar tekrar çoğaldılar ve sayısız araştırma projesinde kullanılıp sayısız hayat kurtardılar.

Henrietta’nın hücreleri bugün hâlâ hayatta…

…ve şimdiye dek toplamda en az 20 ton biyokütle ürettiler.

Yani dünyanın her yerinde, onlarca yıldır ölü olarak kabul edilen birisinin yaşayan parçaları bulunmakta.

Henrietta’nın benliğinin ne kadarı bu hücrelerde bulunuyor peki?

Hücrelerinizden birini “siz” yapan nedir ki hem?

İçinde bulunan bilgi, yani DNA’nız mıdır?

Yalnızca yakın bir zamana kadar önce…

…vücudunuzdaki tüm hücrelerin esasen aynı genetik koda sahip olduğuna inanılıyordu.

Ama öğrendik ki bu doğru değilmiş.

Genomunuz hareketli olup, mutasyonlar ve çevresel etkiler yoluyla zamanla değişir.

Özellikle de beyniniz için geçerlidir bu durum.

En sonki bulgulara göre…

…bir yetişkin beynindeki tek bir nöronun genetik kodunda…

…kendisini çevreleyen hücrelerde olmayan binden fazla mutasyon vardır.

Ama DNA’nızın tam olarak ne kadarı “siz"sinizdir?

İnsan genomunun yaklaşık %8’i, bir zamanlar atalarımıza bulaşan ve bizimle bütünleşmiş virüslerden oluşmaktadır.

Mitokondriler…

…yani hücrenin güç kaynakları…

…bir zamanlar hücrelerinizin atalarıyla birleşmiş olan bakterilerdir. (Yaklaşık 1.5 milyar sene evvel)

Kendi DNA’ları vardır.

Sıradan bir hücrede bunlardan yüzlercesi bulunur.

Tam olarak insan olmayan, ama öyle sayılabilecek yüzlerce ufak şey yani.

Kafa karıştırıcı, biliyoruz.

Azıcık geri saralım hadi.

Biliyoruz ki, kendilerinden daha küçük ve sürekli değişen şeylerden oluşan…

…trilyonlarca ufak şeyden oluşmaktasınız.

O ufak şeylerin de hepsi, durgun değil dinamiktir.

Bileşimleri ve kondisyonları sürekli olarak değişmektedir.

Yani bizler sadece bir noktada öz farkındalık kazanmış…

…net sınırları olmayan ve şimdi de kendisi hakkında uzay ve zaman vasıtasıyla düşünebilme yetisine sahip…

…fakat aslında tam olarak “bu” anda var olan, kendi kendini idame ettiren kalıplar olabiliriz.

Nerede başladı peki bu?

Ana rahmine düştüğünüzde mi?

İlk insan ortaya çıktığında mı?

Yaşam, ufak gezegenimizi fethetmeye başladığında mı?

Yoksa, vücudunuzu oluşturan elementler bir yıldızın içinde meydana geldiğinde mi?

Beyinlerimiz kesinliklerle başa çıkabilmek adına evrilmiştir.

Hakikati meydana getiren puslu sınırlar ise…

…kavraması epeyce güçtür.

Belki de başlangıç ile son…

…yaşam ile ölüm…

…sen ve ben gibi kavramlar…

…aslında mutlak değil de…

…bu tuhaf ve görkemli kâinatta kaybolmuş olan düzgün bir kalıba ait kavramlardır.

“Kim” olduğumuz problemi, yalnızca kendimiz ile alâkalı bir soru değildir…

…zihinlerimiz ile alâkalı bir sorudur da.

Hücrelerimiz, bizlerden ayrıştırılıp bölünebildiği gibi…

…beyinlerimiz de bizlerden ayrıştırılıp bölünebilir.

Hem de hâlâ kafataslarımızın içindeyken.

Kanalıma gidip sonraki kısmı izlemek için buraya tıklayın.

Tamamdır, şimdi de gidip CGP Grey’in videosunu izleyin.

Eğer hâlâ onun kanalına abone değilseniz, derhâl olmalısınız.