Bakteriler Vücudunuza Nasıl Hükmediyor? - Mikrobiyom | Kurzgesagt

🎁Amazon Prime 📖Kindle Unlimited 🎧Audible Plus 🎵Amazon Music Unlimited 🌿iHerb 💰Binance

Video

Transkript

Bakteriler her yerde.

Telefonunuzun üstünde,

Su bardağınızın içinde,

Yıkamadan önce; ellerinizde.

Yıkadıktan sonra; ellerinizde.

Neredeyse üzerinizdeki her yerde

Bakteriler daima buradadırlar ve bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey yok.

Milyonlarca yıl önce bir anlaşma yaptık

Biz onlara barınak ve yiyecek sağladık, onlar ise karşılığında bize çalıştılar

Ama bu anlaşma hakkında daha çok öğrendikçe

daha çok bir soğuk savaş gibi gözüküyor.

Anne rahminin içinde steril bir şekilde başlarız.

Doğum esnasında doğum kanalından ilerlerken

Annemizin içinde bulunan milyarlarca bakteri vücudun her tarafını sarar.

Bu insan sağlığı için önemli bir olaydır.

Sezeryan doğan çocuklarda daha yüksek astım, bağışıklık sistemi hastalıkları ve lösemiye yakalanma ihtimali var.

Bu yüzden sadece vücudumuz işgali kabul etmekle kalmıyor

Hoş da karşılıyor.

Milyonlarca yıl boyunca aramızdaki ilişkiyi iyi tutacak şekilde evrildik.

Örneğin anne sütü bazı bakterileri özel olarak besleyecek şeker üretiyor.

Bazılarını engelliyor ve bağışıklık sistemini ayarlıyor.

Sağlıklı bir bakteri topluluğunun oluşması 2 sene sürüyor

Her insanın kendine özel mikrobiyomu var.

Buna bakteriler, virüsler ve mantarlar dahil.

Vücudumuz üzerinde ve içinde 3 tip misafirimiz var.

  1. Sessiz olanlar

Kendi çaplarında takılırlar. Vücut da onlar ile ilgilenmez.

Bulunarak daha agresif olabilecek bakterilerin yerini kaplarlar.

  1. Zararlı olan ama birlikte yaşamayı öğrendiğimiz misafirler

Mesala dişimizde oluşan ve yeterince fırçalamazsak asit ile dişimizi eritenler

Onlar olabildiğince yer kaplamaya çalışırlar ve biz de bunu istemeyiz.

Ancak onlardan tamamen kurtulamayız.

  1. Vücudumuzun da istediği arkadaş canlısı olanlar

Çoğu 380.000 milyar bakterilik bir topluluk

5 binden fazla tür (cins) ile bağırsağımızda yaşıyor.

Bu organizmalar besin öğütmemize yardımcı olurlar ve

öğütemediğimiz şeylerden kalori çıkarmamızı sağlarlar

Maalesef bağırsaklarımız işgalciler için çok iyi bir saldırı sahası

Bu yüzden çok güçlü bir ordu ile korunuyor.

Bağışıklık Sistemimiz

Burada yaşamayı sürdürmek için mikrobiyomumuz bizim ile iletişime geçmeyi öğrendi

İletişimin önemli bir çoğunluğu ise onları öldürmemizi istemeleri.

Ancak bizim sağlıklı olmamızdan çıkarları var. Bu yüzden

bazıları mesaj ileten madde üretip

bağışıklık sistemine eğitim verir.

Bazıları ise bağırsakları daha hızlı büyümesi için uyarır.

Ama son yıllarda mikrobiyomumuzun etkisinin çok daha büyük olduğunun kanıtları ortaya çıktı.

Beynimiz ile direkt iletişimde bile olabilir.

Birkaç ilgi çekici şey gözlemledik.

Serotonin’in %90’ı (sinir hücreleri için önemli bir mesaj iletici maddesi) bağırsakta üretiliyor

Bazı bilim adamları mikrobiyomun bunu Vagus siniri ile iletişime geçmek için yaptığını söylüyor.

Sinir sisteminin otobanı

Bir diğer örnek bağışıklık sistemini harekete geçirenler

Beyine bir tür alarm mekanizması yollar

Bu alarmla beyni koruyan bağışıklık hücrelerini harekete geçirir.

Yemek yemeye beyin karar verdiği için mikrobiyomun sağlıklı bir beyinde çıkarı var.

Yeni bir bilim alanı açılıyor. -Bağırsak Bilimi-

Bu karmaşık yapının nasıl davrandığını anlamaya başlamak üzereyiz

Böylelikle mikrobiyomumuzun bizi ve davranışlarımızı nasıl etkilediğini görmeye başladık

Depresyonu ele alalım

Sağlıklı farelere depresyondaki insanlardan bağırsak bakterisi örneği verilince

gerginlik örnekleri ve depresyon belirtileri göstermeye başladı

2017 başlarından, yenidoğanlardan örnek alınan bir çalışmada

mikrobiyom zeka, hareket kontrol ve dil yeteneği ile bağdaştırıldı.

Ama günlük yaşamımız da etki altında olabilir

Meyve sinekleriyle yapılan deneylerde

hangi yemeği istediklerini etkilediği ortaya çıktı.

Bu mikrobiyomumuzun bize yemek siparişi veriyor olduğu anlamına gelebilir.

Ancak bu tek yönlü bir anlaşma değil

Mikrobiyomumuzun temelleri annemizden gelir.

Ama nasıl devam ettiği ne yediğimize bağlı olarak değişir

Bağırsaktaki organizmalar farklı şeylerden besleniyor.

Mesala lif ve lifli gıdaları tercih eden varken

bazıları şeker ve nişasta yanlısı

Bazıları ise yağlı kızartma ve tereyağı istiyor.

Bağırsağımız neyi büyüttüğümüze karar verdiğimiz bir bahçe gibi

Sağlıklı yersek sağlıklı besinler tercih eden bakteriler çoğalır

Fast food yersek onu seven bakteriler çoğalır

Hayat zor ve kısır döngüye girme ihtimalimiz de var.

Stresli bir zamanda çok fazla burger patates ve pizza yediniz

fast food bakterileri için ziller çalar ve

kendilerini kat be kat arttırırlar ve sebze yiyen bakterinin yerini alırlar

Daha da kötüsü yaptığınıza devam etmeniz için mesaj da gönderir.

Bundan dolayı daha çok fastfood yersiniz,

sayıları daha çok artar, bu da sizi daha çok yedirir.

Bu kendini besleyen zincir, obezitede büyük rol oynuyor olabilir.

Ama bu sürecin önüne geçilebilirliğini ve tersine çevrilebilirliğini belirtmek lazım

Yöntem: Sağlıklı yemek ve sağlıklı besin bakterisi üretmek

Kilo alımı dışında mikrobiyomumuz otizm, şizofreni ve kanser gibi sağlık problemleri ile de ilişkili.

Parkinsonun ön belirtilerinden bir tanesi de bağırsak problemidir

Eğer vücudunuz zararlı bakteri yığını altına girerse

genelde tek çözüm vardır

İyi adamlarla dolu bir ordu getirmek

Bu da çok kolay

Biraz sağlıklı dışkı almak yeterli

Bu da kelimenin tam anlamıyla sağlıklı birinin dışkısının kendi bağırsağınıza transferi ile yapılıyor

Bu yöntem Clostridium difficile bakterileri çoktan ishale sebep verdiyse kullanılıyor.

Tam olarak her adımı anlamış değiliz yine de.

Mesela şişman birinden yapılan aktarım bir kadının ishalini geçirirken

ona, ileride obezite problemi yaşamasında katkıda bulundu.

Bu birkaç soru işareti yarattı. Bir diğer çalışma ise

bunu geri çevirmeye çalıştı.

Zayıflardan alınan aktarılar şişmanlara daha çeşitli bir mikrobiyom verdi

ve onları insülinden daha az etkilenir yaptı.

İnsan zayıflarken ikisi de gerçekleşir.

Durumu daha iyi anlamak için konu üstünde çok daha fazla çalışmamız gerekir.

Sevsek de sevmesek de bizim mikrobiyomumuza, onun da bize ihtiyacı var.

Vücudumuz asla sadece bizim olmayacak

Ancak güçlü bir müttefik edinmiş olduk.

Barışı koruyabilirsek tabi ki.